Pazar

Skal İstanbul, Skal International Kıdemli Başkan Yardımcısı Burçin Türkkan’ı ağırladı-YılmazParlar

   

Skal İstanbul, Skal International Kıdemli Başkan Yardımcısı Burçin Türkkan’ı ağırladı


Skal İstanbul Kulübünün, mart ayı toplantısındaki konuğu Skal International Kıdemli Başkan Yardımcısı Burçin Türkkan oldu. Türkkan, Skal International’ın dijital dönüşüm sürecinde attığı adımlardan ve gelecekteki hedeflerinden söz etti. 



Turizm ve seyahat sektörünün tüm paydaşlarını ve önemli isimlerini bir araya getiren Skal İstanbul Kulübü, online ortamda gerçekleştirdiği mart ayı toplantısında Dünya Kadınlar Günü’ne de atıfla çok özel ve başarılı bir Türk kadınını, Skal International Kıdemli Başkan Yardımcısı Burçin Türkkan’ı konuk etti. Türkkan konuşmacı olduğu toplantıda, Skal geçmişini ve Skal International’daki çalışmalarını anlatarak organizasyonun gelecek hedeflerini paylaştı. Toplantıyı yine başka bir başarılı Türk kadını Skal International Dünya Başkanlarından biri olan Hülya Aslantaş yönetti. 



Skal International yönetiminde başarılı bir Türk kadını


Ağırlama endüstrisi için 20 yıldır yetenek yönetimi danışmanlığı sunan uluslararası bir İK Danışmanlık firması olan USEH International Inc.'in kurucusu ve Genel Müdürü, dünya çapında Aşçılık Diploma Programları sunan American Hospitality Academy’nin de ortağı olan Burçin Türkkan’ın aynı zamanda, ABD’de iş kurmak veya ABD'de iş / yatırım ortakları bulmak isteyen uluslararası yatırımcılara iş danışmanlığı alanında da çalışmaları bulunuyor. Türkkan, Skal Atlanta yönetim kurulu üyeliğinden Skal International Başkan Yardımcılığına uzanan başarılı yolculuğuyla da adından söz ettiriyor. Henüz Bilkent Üniversitesinde bir öğrenciyken Skal organizasyonun bir parçası olmak istediğini belirten Burçin Türkkan, “Skal Türkiye, her zaman bünyesinde turizm alanındaki en önemli isimlerin olduğu, çok güçlü ve ulusal bir komite oldu. Uluslararası kongrelerde de daima ön planda olarak kattığı enerji ile varlığını ortaya koydu ve gündemi etkiledi.” dedi. 





Skal International dijital dönüşüm sürecinde


Skal International’ın dijital dönüşüm sürecinde olduğunu belirten Türkkan, “Üyelerimizin de yeniliklere adapte olması için çalışmalarımız oluyor ve olmaya da devam edecek. Teknolojik gelişmeler ve günümüzün getirdiği zorunluluklarla birlikte hayatımıza birçok yeni platform girdi. Skal International olarak tüm bu platformlarda var olup Skal’ı dışarıya da tanıtmayı hedefliyoruz.” dedi. Skal organizasyonu hakkında daha fazla insana ulaşma amacı doğrultusunda yaptıklarından da bahseden Türkkan, “Düzenli olarak yayınladığımız basın bültenleriyle ve başta LinkedIn olmak üzere sosyal medya platformlarında Skal International’ın tüm faaliyetlerini anlatıyoruz. Skal isminin, sektör içindeki görünürlüğünü artırmak için tüm bu çalışmaları dünya geneline de aktararak etkileşimi artırmak istiyoruz.” diyerek konuşmasını sürdürdü.



Önümüzdeki dönem bir fırsat olacak


Pandemi sonrası dönemde sektörün tekrar canlanacağını ve bununla birlikte yeni fırsatların doğacağını dile getiren Burçin Türkkan, hızla gelişen dünyaya uyum sağlamak için tüm kurumların kendilerini belirli aralıklarla sorgulamaları ve gerekli çıkarımları yapmaları gerektiğini belirtti. Her yıl Skal Günü olarak kutlanan 28 Nisan’ı bu yıl tüm aya yayacakları haberini de veren Türkkan, nisan ayı boyunca tüm kulüplerin birer gün bütün Skal üyelerinin katılacağı online toplantılarda kendi destinasyonlarını anlatacakları sunumlar yapacaklarını iletti.


         Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan


Skal İstanbul Kulübünün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan’da “Göbeklitepe”nin anlatılacağı bir sunum yapacağını belirten Skal İstanbul Başkanı Ayşe Önen, böyle önemli bir tarihte ülkemizin en önemli değerlerinden birini anlatacak olmaktan dolayı çok mutlu olduğunun altını çizerek Türkkan’a, “Skal’ın sizin vizyonunuzla ileri gideceğine inancım sonsuz. Hem bir Türk kadınının başarısını görmenin hem de Skal’da kadın dokunuşunun harika olacağını düşünüyorum.” dedi. Toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür eden Önen, Türkkan’a, Hatay Turizm Ormanı’na Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize etmesi amacıyla yapılan üç fidan bağışının sertifikasını takdim etti. 


yilmazparlar@yahoo.com

Herkesin temiz suya erişim hakkı projesini Ordu’ya taşıdı-Yılmaz Parlar


Herkesin temiz suya erişim hakkı projesini Ordu’ya taşıdı

Dockers® Waves For Water Challenge İle Farkındalık Oluşturmamıza Yardımcı Olun!

Dünyanın önde gelen markalarından Dockers’ın temiz suya erişim hakkı konusunda yaptığı farkındalık çalışmasının Türkiye’deki temsilcisi Ordu’da sörf okulu çalışması yapan Deniz Toprak oldu.

Dünya Su Günü’nde farkındalık çalışmalarına dünyaca ünlü Kaliforniyalı stilin temsilcisi Dockers tam destek vermeye devam ediyor.

Bütün dünya tarafından tanınan ünlü sörfçü Jon Rose ve kurduğu Waves For Water ile 3 yıl sürecek bir işbirliğine imza atan Dockers herkesin temiz suya erişim hakkı projesini Türkiye’ye de taşıdı. Projenin Türkiye ayağını bir süredir Ordu’da sörf okulu ile ilgili çalışmalar yapan girişimci Deniz Toprak yürütecek.

 Waves For Water, on yıldır dünya çapında temiz içme suyu sağlanmasına yardımcı olurken, California'da doğan Dockers® ise markanın çevresel ayak izini azaltmaya yardımcı olmak için son on yıldır Water <Less® tekniklerini kullanarak üretim yapıyor.

Bu iş birliği kapsamında ise Dockers®, Waves for Water aracılığıyla dünyanın dört bir yanında toplulukların su ihtiyacını karşılamak için 22 Mart Dünya Su Günü'nde Waves for Water Challenge'ını başlatıyor.



Sörf topluluğunun önde gelen üyelerinden Basklı sörfçü Kepa Acero'nun başlatacağı challenge'a katılan ve sosyal medya hesabında gönderi olarak yayınlayan her bir kişi için Dockers®, Waves for Water'a bir su filtresi bağışlayacak. Herkesin temiz içme suyuna eşit erişim hakkına dair farkındalık yaratmayı amaçlayan bu projenin Türkiye'deki temsilcisi ise, Sri Lanka'da kurduğu sörf okulunu Ordu'ya taşıyan, genç sörfçü ve girişimci Deniz Toprak oldu.

 

Projeye Sizde Katılabilirsiniz İşte Yapmanız Gerekenler:

1. Dilerseniz Dockers®'ınızı giyin, tercih sizin!

2. Bir bardak alın ve suyla doldurun.

3. Kolunuzu uzatarak elinizde bardakla bir daire çizin ve kendinizi videoya çekin (her damla çok önemli olduğu için suyu dökmeden!). Sonra bir yudum alın. Challenge’ı başlatan marka elçimiz Kepa Acero’yu takip edebilir veya Instagram profilimize göz atabilirsiniz: @DockersTurkiye

4.  Videoyu Instagram hesabınızda post olarak paylaşın ve en az 3 arkadaşınızı etiketleyerek onların da bu challange’a dahil olmasını sağlayın, harekete katılın ve gezegendeki ihtiyaç sahibi insanlara temiz su götürün. Bu challange’ı videonuzda sözlü olarak veya paylaşım metninizle açıklayabilirsiniz.

5. Videonuzu bir filtre bağışı olarak sayabilmemiz için #DockersW4WChallenge hashtag’ini eklemeyi unutmayın!

Hedef: 500 video = 500 filtre bağışı

Süre: 22 Mart Dünya Su Günü - 22 Nisan Dünya Günü

yilmazparlar@yahoo.com

Cuma

Arı Zehri dünyaya tanıtılacak-Yılmaz Parlar

  Arı Zehri dünyaya tanıtılacak

Arı Zehri’nde dünyada bir numara olabiliriz

700 kişinin katılımı ile zehir gibi bir toplantıya imza attılar

 

Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM), Güvenilir Ürün Platformu, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) iş birliği ve BEE’O Propolis’in katkıları ile düzenlenen Bal Arısı Zehri Paneli online olarak gerçekleştirildi.



Toplam kovan sayısı ve bal üretimi bakımından dünyada 2. sırada yer alan Türkiye arıcılığı için yeni bir farkındalık çalışması olarak görülen “Arı Zehri Paneli” Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM), Güvenilir Ürün Platformu, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) ve BEE’O Propolis’in katkılarıyla 10 Mart Çarşamba günü online olarak gerçekleştirildi.

 

Moderatörlüğünü,  Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın, açılış konuşmasını DAGEM Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu’nun gerçekleştirdiği ilk panelde söz alan BEE’O Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı dünyadaki pazar ve üretim miktarı konusunda henüz yeterli istatistik olmadığını ifade etti. Konuşmasında ayrıca yurt dışında tablet, serum, dudak balmı, tonik, maske, nemlendirici krem, ağrı kesici vücut merhemi gibi yüksek fiyatlı, arı zehri içerikli ürünler hakkında da bilgiler veren Aslı Elif Tanuğur Samancı, Türkiye’nin çok yüksek bir potansiyeli olduğunu ve bu alanda dünya lideri olunabileceğinin altını çizdi. Ayrıca bunun için öncelikle bir standart oluşturulması gerektiğini vurguladı.


Doğru Hasat Kaliteli Ürün

Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Gülten Bulut, arı zehrinde çevresel faktörlerin çok önemli olduğunu ve arı zehrinin doğru hasat edilmesiyle kaliteli ürünler elde edilebileceğine dikkat çekti. Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün Arı Ürünleri Üretimini Yaygınlaştırma Projesinden bahseden Gülten Bulut, arı zehri üretim talimatnamesi oluşturarak arı zehri çalışmalarını hayata geçirdikleri bilgisini de paylaştı.


Arı Zehri Üretimine, Üniversitelerin Ar-Ge Merkezleri Üzerinden Gitmeliyiz

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, “Bal Arısı Zehri ile İlgili TAB’ın Faaliyetleri” başlıklı konuşmasına tüm arıcılara hayırlı üretim sezonu dileyerek başladı. Arıcıların sesini duyurmaya çalıştıklarını söyleyen Şahin, “Üretimi nasıl arttırabiliriz? Onun derdindeyiz. Üretime üniversitelerin Ar-Ge Merkezleri üzerinden gitmeliyiz. Üreticiye de hakkını vermeliyiz. Sayın Bakandan üretim tebliğinin oluşturulacağı müjdesini de aldık.” şeklinde görüşlerini iletti.

Sağlık Bakanlığı Bitkisel ve Destek Ürünler Daire Başkanı Uzman Ecz. Handan Öztunca, “Sağlık Bakanlığı’nda Bal Arısı Zehri ile İlgili Son Gelişmeler” konulu sunumunda üretimden sonraki aşamanın kendi sorumluluklarında olduğunu ifade etti. Konuyla ilgili ruhsatlandırma mevzuatı çalışmalarının sürdüğünü belirterek sözlerini sonlandırdı. 


Dünya.com Yazı İşleri Müdürü Çiğdem Yücesoy Subaşı’nın moderatörlüğündeki ikinci oturuma ise; BEE’O Kurucu Ortağı ve Genel Müdür Yardımcısı Ziraat Yüksek Mühendisi Taylan Samancı,  Ege Üniversitesi Apimondia Apiterapi Bilimsel Komisyon Üyesi Prof. Dr. Banu Yücel, Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Nalbantsoy, Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi, Uluslararası Apiterapi Federasyonu ve Apiterapi Derneği Başkanı Dr. Timuçin Atayoğlu ile DAGEM Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu konuşmacı olarak katıldı.


Sözleşmeli Arıcılık ile Kovandan Sofraya İzlenebilir Üretim

BEE’O Kurucu Ortağı ve Genel Müdür Yardımcısı Ziraat Yüksek Mühendisi Taylan Samancı, “Sözleşmeli Arıcılıkla Arı Zehri Üretimi”, başlıklı konuşmasında sözleşmeli arıcılığı, arı ürünlerinin belirli fiyattan ve belirli üretim koşullarında doğrudan arıcıya ürettirilmesi iş modeli şeklinde açıkladı. Bu model ile kovandan sofraya izlenebilir üretim ve üreticiye alım garantisi ile kalite ve üretime odaklanma avantajlarından söz etti.

Ege Üniversitesi Apimondia Apiterapi Bilimsel Komisyon Üyesi Prof. Dr. Banu Yücel ise “Üniversitelerin Bal Arısı Zehri Üretimi ve Ticarileşmesindeki Rolü” başlıklı sunumunda; üretimde standardizasyon ve sertifikalı bal arısı zehri üretim eğitimlerinin önemi üzerinde durdu.

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Nalbantsoy, “Anadolu Arısı Zehrinin Nano-taşıyıcı Sistemde Konjugasyonu ve Biyoaktivite Etkinliğinin Belirlenmesi” başlığı ile yaptığı sunumda, kanser ve arı zehri ile ilgili faydalı bilgiler aktardı. 

Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Uluslararası Apiterapi Federasyonu ve Apiterapi Derneği Başkanı Dr. Timuçin Atayoğlu “Sağlık Sektöründe Bal Arısı Zehrinin Kullanım Formları ve Alanları” konulu sunumunda, arı zehrinin akupunkturu olarak bilinen Apipunktur hakkında önemli bilgiler paylaşarak Uluslararası Apiterapi Federasyonu olarak yakın zamanda düzenleyecekleri organizasyonlar hakkında bilgiler verdi.


Üreticilerin Beklentileri

DAGEM Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu ise “Bal Arısı Zehrinde Doğru Üretim Teknikleri ve Anadolu Bal Arısı Zehrinin Özellikleri” başlıklı sunumunda, arı zehrinde; ürün miktarı, kalite, koloni sağlığı, sürdürülebilir üretim ve hijyen için doğru üretim tekniklerinin çok önemli olduğunu vurguladı. Bal arısı zehri hasadı hakkında önemli tespitlerde bulunan Kekeçoğlu, Düzce Üniversitesi’nin tamamlanan ve devam eden projelerini katılımcılarla paylaştı ve tüm katılımcılara teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

Bal Arısı Zehri Paneli, Düzce Üniversitesi’nin arı zehri üretimi ile ilgili görüntülerinin yer aldığı video gösterimi ile sona erdi.  

 

Kimler katıldı

DAGEM Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu - Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak – BEE’O Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı - Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İdris Şahin - Rektör yardımcısı Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar - Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Gülten Bulut  - Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin - Sağlık Bakanlığı Bitkisel ve Destek Ürünler Daire Başkanı Uzman Ecz. Handan Öztunca - Dünya.com Yazı İşleri Müdürü Çiğdem Yücesoy Subaşı - BEE’O Kurucu Ortağı ve Genel Müdür Yardımcısı Ziraat Yüksek Mühendisi Taylan Samancı -  Ege Üniversitesi, Apimondia, Apiterapi, Bilimsel Komisyon Üyesi Prof. Dr. Banu Yücel - Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Nalbantsoy - Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi - Uluslararası Apiterapi Federasyonu ve Apiterapi Derneği Başkanı Dr. Timuçin Atayoğlu…


yilmazparlar@yahoo.com

Salı

İş hayatında cinsiyet eşitliği -Yılmaz Parlar

   İş hayatında cinsiyet eşitliği sağlanırsa, 

dünya ekonomisi 10 yılda 8 trilyon dolar daha fazla büyüyecek  


8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, kadınların iş hayatındaki yeri ve rolü gün boyu  yeniden gündeme geliyor. Bilim dünyasında tartışma konusu olsa da yaygın görüşe göre, dünya nüfusunda her 100 kadına, 101 erkeğin düştüğü kabul ediliyor. Buna göre global ölçekte, kadın ve erkek nüfusunun hemen hemen birbirine eşit olduğu belirtiliyor. Dünya nüfusunun yarısının kadın olmasına rağmen, küresel istihdamın sadece %35’ni kadınlar oluşturuyor. Konuya, cinsiyet açısından bakmayıp, dünyadaki insan kaynağı değerlendirme açısından bakarsak, 2021 yılı itibariyle 7,8 milyarı geçen dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadın iş gücünden yeterince yararlanılmıyor ve büyük bölümü atıl bırakılıyor. 

Dünya Ekonomik Forumu raporları ve global araştırma şirketlerinin araştırmalarında, global ölçekte cinsiyet eşitliği sağlanamazsa gelecek 10 yılda kaybın 1 trilyon doları geçeceğine işaret ediliyor. Eğer, pandeminin ardından iş hayatında cinsiyet eşitliğine dair adımlar atılırsa, dünya ekonomisinin gelecek 10 yılda 8 trilyon dolar daha fazla büyüyeceğinin altı çiziliyor. Yine aynı raporlarda,  aynı işi yapan kadın ve erkek maaşlarının, yaklaşık 112 yıl sonra, yani 2133’de eşitlenebileceği de kaydediliyor. 


Pandemi, kadınların 25 yılda elde ettikleri kazanımları yok edebilir 


Şuan içinde bulunduğumuz pandemi salgınında ne yazık ki işini kaybedenlerin çoğu kadınlar oluyor. Çünkü, yeme-içme, turizm gibi hizmet sektöründeki istihdamın %55’sini oluşturan kadınlar, pandeminin en çok bu sektörleri olumsuz etkilemesi nedeniyle işlerini kaybediyor veya kaybetme riskiyle karşı karşıya duruyor. 

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler (BM) son aylarda yaptıkları açıklamalarda; pandeminin kadınların son 25 yılda eşitlik mücadelesinde elde ettikleri kazanımları yok edebileceğine dikkatleri çekiyor. Nitekim, kadınların çalışma hayatından ne kadar uzak kalırlar ise iş bulmalarının o kadar zorlaştığının vurgulandığı raporlarda, konuya hızlı şekilde müdahale edilmesinin gerektiği ve kadınlar için yeniden işe dönüş programları hazırlamanın tam zamanı olduğu açıklanıyor. 

IQ’ların yanında EQ’ları (duygusal zekaları) yüksek olan kadınlar, aslında iş hayatında başarıdan başarıya imza atıyor. Mesleki bilgilerinin yanı sıra, duygusal zekalarını işi ile harmanlayan kadın iş gücü, sevdiği işi yaparken derin bir tutkuyla yapıyor. Risk almaktan korkmuyor ve ekibiyle elele vererek başarıya ulaşacağına inanıyor. Güçlü ilişkiler kurarken, ilişkilerini geliştirmeyi biliyor. Çevresine karşı, duyarlı ve merhametli iyi bir yönetici oluyor. 


Uyumsoft’un çalışanlarının %56’sı kadın


Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ’nin çalışanlarının %56’sı kadın. Uyumsoft’ta işe alımdan terfi sürecine, yönetim kadrosundan ar-ge inovasyon, yazılım ekibine kadar tüm konularda, cinsiyete değil, yeteneğe ve bilgiye bakılıyor. Aynı zamanda ekosisteminde 1.000’i aşkın iş ve çözüm ortağı bulunan Uyumsoft, ekosistemindeki kadın girişimci sayısını artırmak için tüm gücüyle çalışıyor. Türkiye’nin yazılımda dünyaya açılan şirketi Uyumsoft’un elde ettiği başarısında, kadın ve erkek ayrımı yapmadan yetenekli ve tecrübeli kadrolar ile çalışmasının rolü bulunuyor. 

25.’nci yılında 40 binin üzerindeki yerli ve global müşterisinin uçtan uca dijital dönüşümünü sağlayan Uyumsoft AŞ’nin ürün ailesinde; Kurumsal Kaynak Planlama uyumERP (bulut, mobil), Müşteri İlişkileri Yönetimi uyumCRM (bulut, mobil), İnsan Kaynakları Yönetimi uyumHRM (bulut, mobil), e-Belge e-Uyum (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-SMM, e-Defter, e-İrsaliye ve diğer tüm e-Belgeler) uygulamaları, Ticari Paket Yazılımlar, ekoTicari (Kobi’lerin ERP’si), ekoHR, ekoSMMM (Mali Müşavir Yazılımı), ekoCari (Ön Muhasebe Ticari Paket Programı), Banka Bakiyem, uyumYEDEK, AHTAPOT, uyumİYS dahil 30’u aşkın yazılım ürünü yer alıyor. 

yilmazparlar@yahoo.com

Cumartesi

İstanbul’u güvenli mavi yapacaklar-Yılmaz parlar

 İstanbul’u güvenli mavi yapacaklar


Asli görevlerinin salgına rağmen, halkın güvenilir gıdayla buluşmasını sağlamak olduğunun altını çizen Başkanı Ali Kopuz, “İstanbul’un renginin mavi olması için bu tür eğitimler çok önemli. İşletmelerin bağışıklığını artırıyoruz” dedi.

 

İstanbul Ticaret Borsası önderliğinde düzenlenen Güvenli2023 İstanbul eğitim projesinde sertifikalar sahipleri ile buluştu.


İstanbul Ticaret Borsası ve Güvenilir Ürün Platformu’nun iş birliğinde gıda sektörüne yönelik düzenlenen ürün ve tüketici güvenliği eğitimleri tüm hızıyla devam ediyor. Yasal sorumluluklar, ürün güvenliği, tedarik zinciri, servis, perakende satış ve markalaşma gibi bir çok konu başlığını içeren eğitimlerden başarılı olanlar yapılan sertifika töreni ile duyuruldu.


Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın da katıldığı ve 85 kişinin sertifika almaya hak kazandığı törene İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’un konuşması damga vurdu. Türkiye en etkili ve önemli kuruluşlarından biri olan İstanbul Ticaret borsası Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Vekili Ali Kopuz şu noktaların altını çizdi;


‘Geçtiğimiz ay Güvenli 2023 İstanbul Eğitimi kapsamında, gıda üreten ve satan işletmelere yönelik eğitimler verdik. Bu eğitimleri düzenlerken, Covid-19 salgını sonrası ürün ve üretim güvenliğine ilişkin siz değerli katılımcılarımızı bilgilendirmeyi amaçladık. Zira sağlık sektöründe olduğu gibi, gıda sektörü de hayati bir görevi yerine getirmektedir.Salgına rağmen, halkımızı güvenilir gıdayla buluşturmak bizim asli görevlerimizden biri.Pandemi sürecinde tüm dünya, gıdanın en az savunma sanayi kadar stratejik bir sektör olduğunu daha iyi idrak etti. Gıda sektörü temsilcileri olarak “yeni normalde” de hepimize özel bir görev düşüyor. Dünya nüfusu hızla artıyor. Uzmanların tahminine göre bu gidişata göre, 2050 yılında dünya nüfusunu beslemek için, gıda üretiminin yüzde 50 artırılması gerekiyor. Bu doğrultuda ülkemiz de, gıda üretimini artırma ve gıda israfını önleme çalışmaları yapıyor. Biz de İstanbul Ticaret Borsası olarak, şirketlerin yeni döneme bağışıklığını artırmak için böyle bir çalışmaya imza attık. 2 hafta süren eğitimler sonunda, sınavda başarılı olan 85 kişi sertifika almaya hak kazandı. Sizleri can-ı gönülden tebrik ediyorum. Bu tarz eğitimlerle siz değerli katılımcılar hem kişisel donanımınızı geliştiriyor, hem de içinde bulunduğunuz işletmelere olan katkınızı artırıyorsunuz.’


yilmazparlar@yahoo.com

Skal İstanbul Pandeminin Toplumsal Sonuçlarını Değerlendirdi

  Skal İstanbul Pandeminin Toplumsal Sonuçlarını Değerlendirdi


Şubat ayı toplantısı için bir araya gelen Skal İstanbul Kulübü, Prof. Dr. Ali Ergur’un konuşmacı olduğu toplantıda salgının öncesindeki sosyoekonomik ortama da dikkat çekerek, pandeminin Türkiye’de ve dünyada yol açtığı sonuçları ele aldı.



Turizm ve seyahat sektörünün tüm paydaşlarını ve önemli isimlerini bir araya getiren Skal İstanbul Kulübü, şubat ayı toplantısını online ortamda gerçekleştirdi. Skal İstanbul’un değerli üyelerinden merhum Şükrü Ergur’un oğlu, Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Yazar Prof. Dr. Ali Ergur konuşmacı olduğu toplantıda, pandeminin öncesindeki sosyoekonomik ortama, hem Türkiye’de hem de dünyada yol açtığı sonuçlara ve COVID-19 mücadelesine katılan sağlık çalışanlarının deneyimlerini incelediği “Ateş ve İhanet” kitabına değinerek pandemiyi aşmak için bireysel ve toplumsal çözümleri değerlendirdi.



Bu zamana kadar görülen en etkili salgın


Tarihte birçok salgın örneğinin olduğunu belirten Prof. Dr. Ergur, “19. yüzyıl öncesinde dünyada sürekli salgın hastalıklar görülüyordu. Tarihin bazı dönemlerinde yıllarca süren ve milyarlarca insanın ölümüne sebep olan salgınlar var. Örneğin; ‘Kara Ölüm’ olarak bilinen veba salgınında, Londra nüfusunun 3’te 1’i yok olmuştur. Ancak tarihte görülen hiçbir salgın Covid-19’un yarattığı kadar geniş çaplı bir etki yaratmamıştır.” dedi. Pandeminin, daha önceki salgınlardan daha büyük bir tesirinin olmasının en büyük nedeninin küreselleşme olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ergur, “İnsanlar hiç olmadığı kadar seyahat ediyor ve küreselleşme yer değiştirmeyi hızlandırdı. Patojenler de bu nedenle hızlı yayılıyor. Yayılma süresi bir uçuş süresi kadar.” diyerek enformasyonun yayılmasının da geçmişten çok daha hızlı olduğunun altını çizdi.



Pandemi sosyoekonomik düzenin aksayan yönlerini ortaya çıkardı


Pandemi öncesi dönemdeki sosyoekonomik duruma değinen Prof. Dr. Ali Ergur, 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana dünyayı bütünleşik pazar olarak gören kapitalizmin, her şeyin birbirine bağlı ve borçlu olduğu bir düzen getirdiğini söyledi. Bu sistemde her şey birbirine bağlı olduğu için yaşanan bir aksamanın büyük sorunlara yol açabildiğini ifade eden Prof. Dr. Ergur, “Finans Kapitalizmi beraberinde insanlara tek başına olduğunu dayatarak bireysel kurtuluş mitosunu, üretim yerine tüketim ile var olma biçimini ve doğayı sonsuz tüketme arzusunu getiriyor. Pandemi bunun böyle gidemeyeceğini gösterdi. Tüketimin ve yalnızlığın yerini pandemi ile iki önemli ilke aldı; üretim ve örgütlenme. Salgın; eşitsizlikleri daha görünür hale getirdi ve belli konulardaki gelişmelerin daha hızlı yaşanmasına sebep oldu. Elektronik iletişimin önem kazanması buna bir örnek ve önümüzdeki süreçte de bu iletişim kanalları hayatımızda var olacak.” diyerek sözlerini sürdürdü.



Eski kurallar yerini yeni eylem kalıplarına bıraktı


Pandeminin ilk döneminde 16 ilde, 23 ayrı sağlık kuruluşunda farklı alanlarda çalışan 49 sağlık çalışanı ile yaptıkları araştırmanın sonuçlarına değinen Prof. Dr. Ali Ergur salgının, eski kurallar yerine yeni eylem kalıplarının oluşmasına, çalışma ortamının düzensizleşmesine, hastanelerde ve sağlık kuruluşlarındaki çelişkilerin görünür hale gelmesine neden olduğunu ifade etti. 


         Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan


Skal İstanbul Başkanı Ayşe Önen, “Covid-19, dünyayı sarsmaya ve dengeleri değiştirmeye devam ediyor. 2020 yılının başından itibaren sadece sağlık sistemini değil, sosyolojik, psikososyolojik, siyasal ve ekonomik düzeni, eğitim sistemlerini etkileyerek dünyanın işleyişini askıya aldı. İçinde bulunduğumuz süreç yaşam tarzının sorgulanmasına, birçok rutinin farklılaşmasına sebep oldu. Dijitalleşme, fiziksel olarak birbirinden uzak kalan insanları yeni bir izolasyon sürecine soktu. Bizler de bu süreçte online toplantılarımıza devam ederek sizleri ilgili konularla desteklemeye odaklandık.” dedi. Toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür eden Önen, Prof. Dr. Ali Ergur’a, Hatay Turizm Ormanı’na Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize etmesi amacıyla yapılan üç fidan bağışının sertifikasını takdim etti. 

yilmazparlar@yahoo.com

Pazar

AvivaSA’dan Psikososyal Destek

  AvivaSA’dan Psikososyal Destek



AvivaSA’dan Pandemi Sürecinde 60 Yaş Üzerine Psikososyal Destek


AvivaSA, pandeminin 60 yaş üstü insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara Büyükşehir İlçe Belediyeleri iş birliğiyle hayata geçirdiği “Pandemi Yardım Projesi” çerçevesinde sağlıklı gıda kolisi ve sağlık, hijyen paketlerinin dağıtımının ardından çalışmalarına psikososyal destekle devam etti. Pandemi döneminde artan endişe ve yalnızlık duygularını azaltmak üzere uzman psikolog ve gerontologlardan oluşan Psikososyal Destek Ekibi ile görüşen yaşlılar, projeden memnuniyet oranlarının yüzde 100, mutluluk oranlarının 98,3 olduğunu belirtti.



Sabancı Holding ve 300 yıllık dünya sigorta devi Aviva iştiraki olan AvivaSA, Türkiye’nin yaşlanmaya hazırlığına rehberlik etmek ve toplumun yaşlılık algısının pozitife dönüşmesine katkıda bulunmak hedefiyle başlattığı “Her Yaşta” projesi çerçevesinde İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara Büyükşehir İlçe Belediyeleri ile işbirliği yaparak “Pandemi Yardım Projesi Planı”nı hayata geçirdi. Proje çerçevesinde bu illerde 2 bin 300 kişiye sağlıklı gıda kolileri ile sağlık ve hijyen paketleri ulaştırıldı. Projenin ikinci aşaması ise psikososyal destek oldu. AvivaSA’nın genç, uzman psikolog ve gerontologlardan oluşan Psikososyal Destek Ekibi, getirilen kısıtlamalar nedeniyle evde kalmak zorunda olan ve bu nedenle yalnızlaşan yaşlılarla telefon görüşmesi yaparak onların kaygılarını paylaştı. 904 kişiyle yapılan ve nesiller arası iletişimi destekleyen görüşmeler sonunda projeden memnuniyet oranı yüzde 100, mutluluk oranı ise yüzde 98,3 oldu.


Psikososyal Destek Ekibi ile görüşen pek çok yaşlının tekrar aranma talebinde bulunduğunu belirten AvivaSA Pazarlama ve Transformasyon Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Taşlıoğlu, konuya ilişkin şunları söyledi: “Pandemi sürecinde en büyük risk grubunu olan 60 yaş üstü kesim kısıtlamalar nedeniyle hem psikolojik ve sosyolojik olarak olumsuz etkilendi. Psikososyal Destek Ekibimiz yaptığı görüşmeler sonucu bu kesimde karşılaştıkları en büyük sorunun maddi sıkıntılar, sağlık problemleri, dışarı çıkamama, özlem ve hastalık korkusu olduğunu tespit ettik. Bu süreçte fiziksel aktivitelerin kısıtlanmasıyla beraber hayattan keyif almadıklarını, yalnızlık hislerinin arttığı söyleyen yaşlı vatandaşlar, kendileriyle yapılan görüşme sonrası daha mutlu ve iyi hissettiklerini belirtti. AvivaSA olarak yaşlıların endişelerini ve korkularını gidermek, bu dönemde yanlarında olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Proje kapsamında 2 bin 300 adet gıda ve sağlık kolisini ulaştırdık, Psikososyal Destek Ekibimiz ise 60 yaş üstü 904 kişiyle iletişime geçerek 416 kişiye psikolojik destek sağladı.”



AvivaSA Hakkında


Türkiye’nin önde gelen bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketlerinden AvivaSA Emeklilik ve Hayat, 31 Ekim 2007 tarihinde kurulmuştur. Türkiye’nin öncü kuruluşlarından Sabancı Holding ile üç yüz yılı aşan köklü bir geçmişe sahip İngiliz sigorta devi Aviva plc.’nin eşit ortaklık ilkesiyle kurulan AvivaSA’nın hisselerinin yüzde 20’lik bölümü ise “AVISA” koduyla Borsa İstanbul’da işlem görmektedir. AvivaSA, “bireysel emeklilik”, “hayat sigortası”, ve “ferdi kaza sigortası” alanlarında yenilikçi ürünlerini, benzersiz çoklu dağıtım kanalı yapılanması ile müşterilerine sunmakta; Türkiye’nin en büyük direkt satış kadrosunun yanı sıra Akbank ile iş birliği bulunan güçlü bankasürans ağı, acenteleri, tele satış kanalı ve kurumsal projeler ekibi ile hizmet vermektedir.



yilmazparlar@yahoo.com

Cuma

Skal İstanbul Ve Göbeklitepe

 Skal İstanbul Ve Göbeklitepe 

Skal İstanbul Tarihin Başlangıç Noktası Göbeklitepe ile Yıla Başladı

 


Ocak ayı toplantısı için bir araya gelen Skal İstanbul Kulubü, yeni yıla Şerif Yenen ile 12.000 yıllık geçmişiyle tarihin başlangıç noktası olarak kabul edilen Göbeklitepe’yi sanal ortamda gezerek başladı.

 


Turizm ve seyahat sektörünün önemli isimlerini ve endüstrinin tüm paydaşlarını bir araya getiren Skal İstanbul Kulübü, online ortamda gerçekleştirilen aylık toplantıda buluştu. Turizm uzmanı, seyahat yazarı, profesyonel rehber, film yapımcısı Şerif Yenen, konuşmacı olduğu toplantıda dünya tarihini değiştiren ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ikinci yılını geride bırakan Göbeklitepe hakkında önemli bilgiler paylaştı.

 


Dünyada bulunan en büyük ve en eski anıtsal taşlar Göbeklitepe’de

 

Şerif Yenen etkileyici sunumunda dünya basınında “ilk tapınak” olarak önemli yayınların kapaklarında yer almış olmasına rağmen Göbeklitepe’nin, tapınak olduğuna dair kesin kanıtlar olmadığını belirtti. Yenen, daha önce yerleşim yeri olmadığı düşünülen Göbeklitepe’de, son dönemdeki bulgulara bakılarak yerleşim yeri olarak kullanılmış olabileceğine dair izlerin de bulunduğunu söyledi. Göbeklitepe’de bulunan yapıtlarda erkek figürünün ön planda, kadın figürünün ise yok denecek kadar az olduğunu belirten Yenen, gerçek insan boyutlarında yapılmış, obsidyen gözleriyle en eski insan heykelinin de Şanlıurfa’da, Göbeklitepe yakınlarında yapılan bir yol çalışmasında bulunduğunu sözlerine ekledi.

 


Göbeklitepe’nin M.Ö. 10.000 – 8.000 yıllarına kadar kullanıldığını ve ardından bilinçli şekilde doldurularak bırakıldığının düşünüldüğünü söyleyen Şerif Yenen, “Günümüze zarar görmeden ulaşmasının en büyük nedeninin bu olduğu düşünülüyor.” dedi.

 


Anlamlı hediye

 

Skal İstanbul Başkanı Ayşe Önen, toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür ederek Şerif Yenen’e, Hatay Turizm Ormanı için Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan bağışı sertifikasını takdim etti. Önen ayrıca tüm üyeleri, Turizm Akademisyenleri Derneği öncülüğünde başlatılan bu projeye daha yeşil bir Türkiye için fidan bağışlamaya davet etti.

 

 

Skal International İstanbul Hakkında:

Seyahat ve turizm sektörünün tüm branşlarını çatısı altında toplayan tek uluslararası organizasyon olan, 1934 yılında kurulmuş Skål International, geçmişiyle dünyanın en köklü sivil toplum örgütüdür. 7 Haziran 1956 yılında kurulmuş olan Skål International İstanbul Kulübü, 109 ülkede yapılanmasıyla en geniş tabanlı sivil toplum örgütü olan Skål International’a bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Skål International İstanbul Kulübü, 239 üyesi ve hayata geçirmiş olduğu projeler ile dünyanın en büyük Skål kulübü konumundadır. 

yilmazparlar@yahoo.com

Hilmi Güler’den Kuraklığa Çözüm Projesi: Suver Enver’den sonra Suver mi geliyor?

  Hilmi Güler’den Kuraklığa Çözüm Projesi: Suver

Enver’den sonra Suver mi geliyor?



Bakanlığı döneminde enerji verimliliği (Enver) konusunda dünyaya örnek olan Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, şimdi de benzeri bir çalışma olan su verimliliği (Suver) ile model olmaya hazırlanıyor

Güler’in su ve su kaynaklarının verimli kullanılması için hazırladığı yasa tasarısı uygulamaya geçerse günlük hayatımızda büyük değişim ve dönüşümler yaşanacak



Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde, Enerji Verimliliği (ENVER) yasasını çıkararak Türkiye’nin ampul, beyaz eşya, yalıtım, otomotiv ve taşıt sektörlerinde reform yapan Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, şimdi de Su Verimliliği (SUVER) yasa taslağını hazırlıyor. 

ENVER maskotu ile enerji verimliliği konusunu halka mesajlarla başarı ile veren Hilmi Güler, şimdi de ENVER’in “kızkardeşi” SUVER maskotu ile su verimlilik ve tasarruf mesajlarını halka sunacak. 

Enerji Bakanlığı döneminde 2007 yılında başlattığı ‘Enerji Verimliliği Projesi’ ile ampullerin değişimi, beyaz eşyada da A+, A++, A+++ ve bina yalıtımı konularında adeta dönüşümün gerçekleşmesinde başrol oynayan Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, ülke genelinde yeni bir reformun öncüsü oluyor. 



Enver’den Sonra Suver

ENVER Projesi ile Türkiye’deki elektrik ve beyaz eşya sektörünü tamamen değiştiren, tavandaki ampulden buzdolabı ve klimaya, binaların dış cephe yalıtımlarından sanayi motorlarının yeni çalışma sistemine, enerji tüketiminin düşmesine ve çevre kirliliğinin azaltılmasına kadar hemen her alanda büyük bir reforma imza atan Başkan Güler, bu kez ‘Su Verimliliği Projesi’ (SUVER) ile önemli bir çalışmayı ülke gündemine taşıyor.


Ordu Büyükşehir Belediyesi, yağmur sularından yararlanma, sarnıç uygulamaları, konutlarda ve ibadethanelerde kullanılan suyun ayrıştırılarak değişik amaçlarla kullanılması gibi konularda farkındalık projeleri başlattıktan sonra şimdi de kuraklık tehlikesine karşı ülke genelinde uygulanabilecek yeni bir proje başlatıyor. 



Yakında TBMM Gündeminde 

Yakın zamanda TBMM gündemine gelmesi için sosyal sorumluluk anlayışıyla hazırlanan yasa taslağı, suyun verimli ve etkin kullanılması, israfının önlenmesi, iklim değişikliği sebebiyle oluşacak olumsuz etkilerin hafifletilmesi ve çevrenin korunması için su kaynaklarının ve suyun kullanımında sürdürülebilirliğin sağlanmasını ele alıyor. 


Kuraklık Tehdidi 

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, doğal varlıklarımız arasında önemli bir yer tutan suyun, tüm canlılar için büyük bir değere sahip olduğuna dikkat çekti. Güler, “Ancak aşırı kullanım, mevzuat eksikliği, iklim değişikliği ve kirlilik gibi sebeplerle su varlıklarımız hayati bir tehdit altında bulunuyor. Şu an dünya nüfusunun % 40’ından fazlası su kıtlığından etkileniyor. 2025 yılında ise 1,8 milyar insanın su kıtlığı çekilen bölgelerde yaşayacağı öngörülüyor. Küresel su varlığımızın, iklim değişikliği, kontrolsüz su tüketimi gibi sebeplerle tehdit altında olduğu bir gelecek, özellikle su zengini olmayan Türkiye gibi ülkeleri yakından etkileyecek” dedi. 


“Türkiye Su Stresinden Kurtulmalı”

Suyu varlık olarak tanıyan, yaşam için vazgeçilmez bir hak olduğunu kabul eden ve tek elden yönetecek bir Su Verimliliği Kanunu’na her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu vurgulayan Başkan Güler, “Resmi rakamlar su stresi içinde olduğumuzu belirtiyor. İklim değişikliği raporlarına göre iklim değişikliğinin etkilerini en şiddetli şekilde yaşayan ülkelerden biriyiz. Bu bilgiler ışığında hazırladığımız Su Verimliliği Kanun Tasarısı, öncelikle suyu korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen maddeler içeriyor. Bakanlığım döneminde Enerji Verimliliği Projesi (ENVER) ile ülke genelinde enerji ve elektrik sektöründe büyük değişim ve yeniliklere imza atmıştık. Su verimliliği Projesi de (SUVER) buna uygun olarak, tasarı kabul görürse ülke genelinde topyekün bir seferberliği kapsıyor” diye konuştu. 



Yasa Tasarısında Neler Var?

Kanun tasarısı, tıpkı enerji verimliliğinde olduğu gibi suyun kaynağından tüketimine kadar aşamalarda, endüstriyel işletmelerde, binalarda, tarımda, hayvancılıkta, yeraltı ve yerüstü kaynaklarında, su kaynaklarının arama, yeraltı ve yerüstünde depolama, akifer ve yeraltı barajlarının tespiti ve yönetimi ile isale hatlarında, şebekelerde su üretim tesislerinde, iletim ve dağıtım şebekeleri ile ulaşımda su verimliliğinin artırılmasına ve desteklenmesine, toplum genelinde su bilincinin geliştirilmesine, yenilenebilir su kaynaklarından yararlanılmasına yönelik uygulanacak usul ve esasları kapsıyor.  

Tasarı ayrıca, binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve niteliğinin düşüşüne yol açmadan su tüketiminin azaltılmasını hedefliyor. 

Tasarıya göre, konut ve binalarda, endüstriyel işletmelerde, taşıtlarda ve günlük yaşamda suyun tasarrufu ve verimli kullanılması için topyekün bir seferberlik başlatılacak. 

Tasarı, her bina ve endüstriyel kuruma ‘su yöneticisi’ belirleme ve sertifika alma zorunluluğu da getiriyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde tüm bunları organize ve reorganize edecek Su Verimliliği (SUVER) Genel Müdürlüğü kurulacak. 

Genel Müdürlük bünyesinde de Su Verimliliği Koordinasyon Kurulu oluşturulacak. Kurul, milli düzeyde su verimliliği stratejileri, planları ve programları hazırlamak, bunların etkinliğini değerlendirmek, gerektiğinde revize edilmelerini, yeni önlemlerin alınmasını ve uygulanmasını koordine etmekle görevli olacak. 

Ayrıca, Genel Müdürlük tarafından yürütülen su verimliliği çalışmalarını yönlendirmek ve su verimliliği hizmetlerinin yaygınlaştırılmasında, Genel Müdürlük tarafından meslek odalarına ve üniversitelere verilen yetki belgelerini onaylayacak. 

SUVER Genel Müdürlüğü, hizmetlerin ülke genelinde sağlıklı yürütülmesi amacıyla özel şirketlere yetki belgesi verecek. Şirketler, su yöneticisi eğitimi ve sertifikalandırma faaliyetlerini yürütecek. Her bina ve endüstriyel kurumda su verimliliği çalışmaları sürekli izlenerek suyun israf edilmesi önlenecek.

Atık suyun geri kazanımını amaçlayan yasa tasarında, konutlarda veya sanayide kullanılmış suyun işlem sonrası tekrar kullanımının sağlanması amaçlanıyor. 

Yasa tasarısı, konutlarda yağmur sularının doğrudan şehir kanalizasyon hattına yönlendirmek yerine kurulacak depolarda toplanarak geri kazanımına imkan tanıyan düzenlemeler içeriyor. Bununla ilgili uygulamalar imar kanununa ilave edilerek bu yönde yeni teknoloji geliştirilmesi sağlanacak. Tasarı ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yerel yönetimlerin işbirliği yaparak konutların ve diğer binaların ihtiyaçlarını giderecek çözümleri getirmesini amaçlıyor.

yilmazparlar@yahoo.com

Pazar

“Zulmet” le Röportaj

  “Zulmet” le Röportaj

Cinsiyetler arası şiddet sorununa ilişkin değişen bir bakış açısını çağrıştıran karanlık anlama gelen sözcük zulmet, Tv dizi ve sinema oyuncusu Derya Şen’in “Zulmet” isimli şarkısı.



“Derya Şen Oyunculuk atölyesinde” şarkı lansman sonrası Derya Şen ile Zulmet şarkısı hakkında söyleşi gerçekleştirdik. Verdiği mesajlarla çok yankı getirecek şarkı... Üstün performansıyla benzeriz yorumla dile getirdiği “Zulmet” şarkı aslında Zulmetme diye haykırıyor…

Genelde, cinsel saldırı, aile içi şiddet, partner istismarı, cinsel taciz, çocukların istismarı, kısaca “interseksüel şiddetin sorunları” diyeceğimiz tüm bu farklı sorunlar, bazı tür erkeklerin çözmesine yardım ettiği kadınların sorunları olarak görüldü ama bu kurgu erkeklerinde sorunları olduğu görüşünü paylaştık. 

Cinsiyetler arası şiddetin kadınlar için bir sorun olduğu söylenir, “kadın sorunları” ifadesini, görmezden gelme eğilimindeyiz. Sanki beynimizde bir tür mikro devre tetikleniyor ve sinir yolları "kadının sorunları" ifadesini duyduğumuzda dikkatimizi başka bir şeye çeviriyor. Bu arada, "cinsiyet" kelimesi için de aynı şey oluyor, çünkü "cinsiyet" kelimesini duyan birçok kişi bunun kadın anlamına geldiğini düşünüyor. Bu nedenle, cinsiyetler arası meselelerin kadın meseleleriyle aynı olduğuna inanıyorlar. Cinsiyet kelimesiyle ilgili bazı karışıklıklar var.

Yani baskın grup, egemenliği hakkında düşünmeyi rahatsız eder.  Çünkü bu, güç üstünlüğün temel özelliklerinden biridir, kendine dikkat çekmeme becerisidir. Bu, egemen sistemlerin varoluş ve kendi kendini yeniden üretme yollarından biridir, İç gözlem eksikliği, aslında, ilk başta bizi ilgilendiren konuları tartışırken büyük ölçüde görünmezlik, bunun ev içi taciz için nasıl çalıştığı, erkeklerin merkezinde bulundukları konudan bu kadar uzaklaşması şaşırtıcı. 

Derya şen zulmet şarkısının yorumu için; “kalplerimizin sıcak nezaket ışınlarına sarılması çok önemli” olduğunu da vurguluyor. “Sevinçle, anlatılmaz minnettarlıkla, ruhumda parlak ve sıcak bir hisle size kalbimin derinliklerinden söylüyorum” diyor ve kadınlara yönelik,  “Bizler kadar güçlüysek, destek gücümüzü arttırır.  Zorluklar biriktiğinde ve nefes almaya izin vermediğinde temiz hava soluğu gibidir.” Şeklinde açıklama getiriyor..Şarkı ağırlıksız gibi görünsede sıcak ve dostça bir kucak gibi ısıtıyor bizleri.

Dark’n dark müzik yapımın söz ve müzik Derya Karaman’ait olan Emrah Menteş’in aranjmanlığını üstlendiği, Derya Şen’in seslendirdiği “Zulmet” isimli şarkıyla, sanatçı, bu dünyada yaşayan ve yaşamış olan herkesin ruhlarına bakıyor, acımızı görüyor ve bize acıyor, klip finalinde gözyaşlarını döküyor.


yilmazparlar@yahoo.com


Çarşamba

Mevlâna’nin Kedisi Romanı Çıktı

  MEVLÂNA’NIN KEDİSİ 

Mevlâna’nin Kedisi Romanı Çıktı

Can Aydoğmuş Mevlâna’nın Kedisi adlı ilk romanında İranlı bir ailenin üç kuşak temsilcilerinin birbirleriyle olan anne kız ilişkilerini bambaşka zamanların farklı gerçeklikleriyle harmanlayarak anlatıyor. 

Ailenin son temsilcisi Mary’nin Central Park’ta başlayan hikayesini Konya’ya Mevlana’nın yaşadığı yere ustaca sürüklerken okurları sıra dışı bir edebi yolculuğa çıkaran Can Aydoğmuş, tarihte ustaca iz sürerek Mevlâna’nın kedisinin gözünden yüzlerce yıl öncesini büyük bir başarıyla anlatıyor.

İndigo Kitap etiketiyle yayımlanan ve özgün yapısıyla okuru şaşırtan Mevlâna’nın Kedisi, edebi doyuruculuğu yüksek, çok boyutlu ve sürükleyici bir roman olmasının yanı sıra, içinde barındırdığı tarihi zenginlikler ve psikolojik tahlillerle unutulmayacak bir okuma deneyimi yaşatıyor. 

“Can Aydoğmuş’la uzun yıllar önce İstanbul’da, mahallemizin bakkalında karşılaşmıştık. Bakkalımız Abbas Efendi’yle sohbetimiz ilgisini çekmiş olmalı ki beni tanımak istediğini söyledi. Bilgiye aç, Mevlâna’ya karşı muazzam bir ilgisi olan bu genç adamın ilk romanının Mevlâna öğretisiyle yoğrulmuş olması beni hiç şaşırtmadı. Sürükleyici, bilgi dolu, bir solukta okunacak bu eserin içeriği Hz. Mevlâna'nın öğretileriyle, düşünceleriyle, yaşantısıyla ve Mevlevî kültürüyle örtüşürken, aynı zamanda baştan sona hüsn-ü zanla yazılmış.

Hz. Mevlâna'nın merhametini, insan ve hayvan sevgisini yansıtan, çok güzel, sürükleyici, elden bırakılmadan okunacak bir eser.” 

Hz. Mevlâna’nın 22. Kuşak Torunu, Uluslararası Mevlâna Vakfı Başkan Vekili, 

Bir yandan göçmen bir ailenin üç nesli arasındaki çatışmalar ile genç bir kızın annesinin baskılarından kurtularak kendi kimliğini keşfetme mücadelesini anlatan, bir yandan da dünyaya günümüzden sekiz yüz sene önce yaşamış bir kedinin gözünden bakmamızı sağlayan çok boyutlu, New York’tan Konya’ya uzanan tarihi zenginliklerle dolu bir roman...



Can Aydoğmuş hayatını bazen Tayland’ın bir köyünde, bazen Kanada’da adını yalnızca iki kasaba halkının bildiği bir dağda, bazen İstanbul’daki evinin balkonunda düşünerek, okuyarak, yazarak mânâ arayışıyla geçiriyor. Bu arayış bir gün Aydoğmuş’un yolunu bu coğrafyanın en önemli âlimlerinden Mevlâna’yla kesiştiriyor.

Yazarın gençliğinde başından geçen sıkıntılı olaylar, edebiyatı kurtarıcısı ve bir yol haritası gibi görmesinin en büyük sebebi.

Mevlâna’nın Kedisi onun ilk edebi eseri değil; ancak kendi tanımıyla ‘Herkesin okuyabileceği’ ilk edebi eseri.”

yilmazparlar@yahoo.com




Salı

SKAL İstanbul Klübünden ATA'yı anma Mesajı

 SKAL İstanbul Klübünden ATA'mızı Anma Mesajı

10 Kasım 2020 ATA'mızın aramızdan ayrılışının 82.yıldönümü vesilesiyle SKAL İstanbul Klübü Başkanı Ayşe Önen üyelere ve Turizm Dünyasına ATA’mızı anma mesajı göndererek kendi kurguladığı bir video ile mesajına dahada anlam kazandırdı.

Başkan Ayşe Önen Mesajı; 

“Sevgi, minnet ve özlemle anıyoruz!*

İleriyi gören, isabetli kararlar vererek, cesaret, irade, azim, kararlılık ve güçlü sorumluluk anlayışıyla Türk Ulusuna önderlik eden ve Millî Mücadele'yi başlatan Atatürk; *“ya istiklal, ya ölüm”* diyerek ulusumuzun kaderini değiştirmiştir.

Az zamanda çok ve büyük işler yapan Ulu Önderimiz, izi silinemeyecek birçok başarıya imza atarak en büyük eserim dediği *Türkiye Cumhuriyeti*'ni kurmuştur. Yalnızca milli ve bağımsız bir devlet kurmakla kalmamış, Türk Ulusunu her alanda çağdaş medeniyetler düzeyine taşımada öncülük etmiştir.

Askeri ve siyasi başarılarının yanında, çevreye ve doğaya olan duyarlılığı, çiftçiye ve tarıma verdiği önem, bilim ve eğitime gösterdiği ihtimam, kadına ve gençliğe atfettiği değer, çocuklara duyduğu sonsuz sevgi ile insani vasıflarıyla da, sadece bize değil tüm dünyaya örnek olmuştur.

Ona duyduğumuz sevgi ve minneti, Cumhuriyetimizi tam bağımsızlık ve demokrasi ilkelerinden asla ödün vermeden yaşatarak göstermeye devam edeceğiz.



Her *10 Kasım*’da daha da derinden hissederek diyoruz ki, *sonsuza dek bizimlesin...*"

Gerçekdende, Turizm ilkelerin temelini oluşturan, Türk Turizmine ve Dünya Turizmine ilham veren, yol gösteren, Atatürk’ümüzün “ Yurtda Sulh, Cihanda Sulh ” sözleri, Turizmin ön koşuludur. Turizmin Ancak güvenli barışçıl bir ortamda mümkün olabileceğidir.

Bir ulus olarak bağımsızlığımızı güvence altına almak için savaşan milli kahramanlarımız, Başda Atamız olmak üzere hatırlanmayı kalplerde sonsuza kadar yaşamayı hak ediyorlar.

Politikacılar bu vesileyle, özgürlükleri ve özgürlüğü korumak, kitlelerin refahını arttırmak için çalışmak ve hepimizin güvenebileceği ve gurur duyabileceği büyük bir ulus inşa etmeye ve çalışmaya devam etmeliler.

Özgür bir ulusun parçası olmaktan gurur duyan bizler bugün, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 82.yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.

yilmazparlar@yahoo.com

Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu

  Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu

Pandemi Döneminde Popülaritesi Artan Arı Ürünleri 18 Kasım’da Konuşulacak!

Güvenilir Ürün Platformu ve Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Tarafından Organize Edilen Sempozyumda Arı Ürünleri Üreticileri, Akademisyenler, Bakanlık Temsilcileri ve Sektör Paydaşları Bir araya Gelecek.

Arı ürünlerinin kalite ve standardizasyonu, Türkiye’de ve dünyada arı ürünlerinde kodeks çalışmaları, sürdürülebilir arı ürünleri üretimi için yapılması gerekenler, Anadolu ürünlerinin farkı ve güncel çalışmalar, Tarım Bakanlığı’nın arıcılık ile ilgili çalışmaları ve arıcılara verilen destekler, sözleşmeli arıcılık, arı ürünlerinin sağlık beyanları ve daha birçok önemli konunun konuşulacağı sempozyum Türkiye’de bu konuda yapılan en geniş kapsamlı online etkinlik olacak. 18 Kasım’da tam gün olarak planlanan etkinlik “Kovandan Sofraya Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu başlığı ile gerçekleştirilecek.

Etkinlikte, özellikle son dönemde bağışıklık sistemine katkısı ile öne çıkan propolis, arı sütü, polen ve ham bal gibi arı ürünleri detaylı olarak ele alınacak.

Bağışıklığın güçlendirilmesinde önemli yer tutan arı ürünlerinde, dünya genelinde talep artarken, endemik çeşitliliğin yüksek olduğu ülkemizde de üretim her geçen gün artıyor. Başta Anadolu Propolisi olmak üzere yoğun ilgi gören arı ürünlerini dünyaya tanıtmak ve doğru bilinen yanlışları masaya yatırmak için yola çıkan STK’lar Türkiye’nin ilk online arı ürünleri sempozyumuna hazırlanıyor.

Sağlıklı beslenme ve tamamlayıcı tıp alanında yüz yıllardır kullanılan arı ürünlerinin önemi her geçen gün artarken, Dünya’nın 2. büyük arıcılık ülkesi olan Türkiye’de, arı ürünlerinin üretiminin ve ihracatının arttırılması için yapılması gerekenler de bu toplantıda konuşulacak.

BEE’O Propolis tarafından desteklenen, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) ve Güvenilir Ürün Platformu tarafından düzenlenecek sempozyumda konunun uzmanları, dünyadaki gelişmelerden sözleşmeli arıcılığa, arı ürünleri standardından Anadolu arı ürünlerinin farkına kadar birçok konuyu masaya yatıracaklar.

4 bin’e yakını endemik olmak üzere toplam 10 bin’den fazla doğal bitki çeşidi ile Propolis ve diğer arı ürünleri üretiminde dünya lideri olma yolunda ilerleyen ülkemizde webinar şeklinde ilk kez düzenlenecek olan “Kovandan Sofraya Arıcılık ve Arı Ürünleri” sempozyumu online olarak tam gün sürecek. 

Katılmak için kayıt olmak zorunlu. Kayıt için guvenilirurunplatformu@gmail.com mail adresine mail atabilir  


yilmazparlar@yahoo.com


Duvarların Ötesinde Proje sergisi

 Duvarların Ötesinde Proje sergisi

Fransız Dev Sanatcı Saype’nin devasa eserleri sergisi “Duvarların Ötesinde” proje sergisi 26 Ekim 2020 Pazartesi günü Taksim Sanat'ta sanatsever ziyaretcilerle buluştu,


Saype'ın Haziran 2019'da başlattığı küresel Duvarların Ötesinde projesinin sekizinci durağını İstanbul oluşturuyor.

Doğrudan çimlerin üzerinde devasa, geçici halka açık sanat eserler yaratmayı amaçlıyan, kömür ve tebeşirle biyolojik olarak parçalanabilir bir boya geliştiren bu özel boya ile 7 yılı aşkın bir süredir, çimlere devasa freskler yapan fikirleri, mesajları, duyguları aktaran sanatcının eserlerin bir kısmını  kapsayan sergi, 7 kasım 2020 tarihine kadar ziyarete açık olacak.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Institut français Turquie ve UPS'in desteğiyle gerçekleşen projenin Institut français Turquie iIetişim Sorumlusu Aslı Akıncı Utkan ve UPS İş Geliştirme Direktörü Benal Topuzlu ile gezdiğimiz sergide resimler altındaki mesajların her biri bir hikayeyi özetliyor. 

Kutuplaşmakta olan bir dünyada, sembolik olarak dünyanın en büyük insan zincirini yaratmayı seçen sanatçı, Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesiyle bizi yardımseverliğe ve birlikte yaşamaya davet ediyor. 



Birliği, karşılıklı yardımlaşmayı ve duvarların ötesindeki ortak çabayı simgelemek amacıyla, şehirden şehre kayan ve iç içe geçen, tokalaşmış elleri çimenlerin üzerine çiziyor.

Sergide dikkatimizi çeken, projenin ilk durağı Paris. Eyfel Kulesi'nin altındaki Champs de Mars çimlerini devralmasına izin verilen ilk sanatçı. Çimlere püskürtülen, birbirine kenetlenmiş bir dizi eller yüzlerce metrekareyi kaplıyor. 



Yere yaklaştıklarında pek bir anlam ifade etmeyen, ancak kulenin tepesinden görünen eserin yer aldığı projenin 2 ni durağı olarak Andora, sırasyla Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino. Projenin 8. adımı ise, İstanbul.

Guillaume Legros Saype lakaplı Sanatçının Haziran 2019'da başlattığı küresel “Duvarların Ötesinde” projesi dünyanın en büyük insan zincirini İstanbul'dan geçirme arzusundan doğduğunu öğreniyoruz. 



Bu anlamda, gerçek bir işbirlikçi ve çok taraflı proje söz konusu. Anıtsal eserlerinin amacı kültürler arasında köprüler döşemek olan bir ressam için, Akdeniz ve Karadeniz dünyalarının kavşak noktasındaki İstanbul kenti, hayati anlamı olan bir durak. 

İsviçre’de yaşayan Fransız sanatçının oluşturduğu evrensel halk dansının devasa elleri, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra, bu kez de Boğaz'ın Avrupa yakasına gelecek ve Asya kıyılarına ulaşmak için boğazı geçecek. Böylece şehirden şehre, kıtadan kıtaya, Batı’yla Doğu’yu sarmalayan büyük bir kardeşlik zinciri çizmeye devam edecek 

Sergi 7 Kasım 2020 Cumartesi gününden itibaren Institut français Türkiye'nin İstiklal Caddesi cephesinde sergilenecek.

yilmazparlar@yahoo.com


Roman Federasyondan Düğün

 Roman Federasyondan Düğün

Özgürlüklerine tutunmuş gibi görünen, basit şeylerden ve doğanın sağladığı güzellikle nasıl yetineceklerini bilen, birbirine sıkı sıkıya bağlı aile ve topluluk yapıları olan, güvenlik duygusu taşıyan Romanlardan olan İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç kızını evlendirdi.



Roman Düğünü söz konusu olunca eğlence, neşe, mutluluk kaçınılmaz. Bu güzel düğünün Nikah şahitliğini, Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demir Yürek ve Tarım ve Orman Bakanı Baş Danışmanı Metin Özçeri yaptı.




Romanların herkesle kaynaşmasını, Roman toplumu için yeni evlerin yapılmasını, Romanların durumunun iyileştirilmesi, Hükümet ve yerel yönetimler de Romanlarla fazla ilgilenmesini, içlerinden mimar, avukat, doktor vs.çocuklar yetiştirmek isteyen ve eğitimleri için, fakir aile çocuklarına gerekli koşulların sağlanması, çocuklarına burs verilmesi eğitim malzemelerin tedariki gibi faliyetlerine ve diğer yoğun çalışmalarıyla herkesin takdirini kazanan, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, kızı Sedef Bilgiç’i Emniyet mensubu Burak Dincel ile evlendirdi.

Nikah iki gün öncesi kına gecesi, eşi benzeri olmayan eğlence neşe içinde geçti. Orijinal Hindistan kıyafetler içinde davetliler gece saatlere kadar doyasıya eğlendiler.

Ailenin öneminin altını çizen, farklı gruplar arasında, bağları gösteren, Roman toplumunda evlilik, geleneksel olarak görücü usulü olması arzu edilir. Potansiyel Gelin-Damat çiftinin ebeveynleri, çocukları için ideal bir eş bulmaya yardımcı olmalarından kaynaklanmaktadır.

Kökleri Hindistan’a dayanan, Avrupa’da 15 milyon olarak tahmin edilen nüfuslarıyla en büyük azınlık grubu teşkil eden Romanlar, Avrupa’da hep dışlanmalarına rağmen ayakta kalmayı başardılar.

Türkiye’deki Roman nüfusu, tam bilinmemekle beraber 2 milyondan fazla olduğu, kimilerine göre 5 milyon gibi rakamlar söyleniyor. Kötü koşullarla, fakirlikle suçların yolu sık sık kesiştiği gerçeğiyle, bazıların suçlara bulaşmış durumda olmasıyla toplumu kötü olarak etiketlemektedir. İşe alınmamaktalardır. Daha iyi koşullarda  yaşamayı amaçlamaktalardır. Eğitimle kariyerli meslek sahibi isimler kazandırılmalı ve bu isimler örnek olmalıdır.



Sağlık, eğitim ve iyi koşullarda ikametgah gibi projeler için, çok fikirlerle Hükümet ve yerel yönetim kapılarını aşındıran, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, toplumundaki marjinal konumlarını çalışma, deneysel verileri kullanarak, güç farklılıklarının Romanlar ve yerleşik nüfus arasındaki sosyal ilişkileri nasıl şekillendirdiğini ve damgalanmanın Romanları zayıflatdığı gerçeğiyle iyileştirmenin aynı zamanda tüm toplumuda sağlıklı yapacağı görüşünü savunuyor.

yilmazparlar@yahoo.com