Çarşamba

Mevlâna’nin Kedisi Romanı Çıktı

  MEVLÂNA’NIN KEDİSİ 

Mevlâna’nin Kedisi Romanı Çıktı

Can Aydoğmuş Mevlâna’nın Kedisi adlı ilk romanında İranlı bir ailenin üç kuşak temsilcilerinin birbirleriyle olan anne kız ilişkilerini bambaşka zamanların farklı gerçeklikleriyle harmanlayarak anlatıyor. 

Ailenin son temsilcisi Mary’nin Central Park’ta başlayan hikayesini Konya’ya Mevlana’nın yaşadığı yere ustaca sürüklerken okurları sıra dışı bir edebi yolculuğa çıkaran Can Aydoğmuş, tarihte ustaca iz sürerek Mevlâna’nın kedisinin gözünden yüzlerce yıl öncesini büyük bir başarıyla anlatıyor.

İndigo Kitap etiketiyle yayımlanan ve özgün yapısıyla okuru şaşırtan Mevlâna’nın Kedisi, edebi doyuruculuğu yüksek, çok boyutlu ve sürükleyici bir roman olmasının yanı sıra, içinde barındırdığı tarihi zenginlikler ve psikolojik tahlillerle unutulmayacak bir okuma deneyimi yaşatıyor. 

“Can Aydoğmuş’la uzun yıllar önce İstanbul’da, mahallemizin bakkalında karşılaşmıştık. Bakkalımız Abbas Efendi’yle sohbetimiz ilgisini çekmiş olmalı ki beni tanımak istediğini söyledi. Bilgiye aç, Mevlâna’ya karşı muazzam bir ilgisi olan bu genç adamın ilk romanının Mevlâna öğretisiyle yoğrulmuş olması beni hiç şaşırtmadı. Sürükleyici, bilgi dolu, bir solukta okunacak bu eserin içeriği Hz. Mevlâna'nın öğretileriyle, düşünceleriyle, yaşantısıyla ve Mevlevî kültürüyle örtüşürken, aynı zamanda baştan sona hüsn-ü zanla yazılmış.

Hz. Mevlâna'nın merhametini, insan ve hayvan sevgisini yansıtan, çok güzel, sürükleyici, elden bırakılmadan okunacak bir eser.” 

Hz. Mevlâna’nın 22. Kuşak Torunu, Uluslararası Mevlâna Vakfı Başkan Vekili, 

Bir yandan göçmen bir ailenin üç nesli arasındaki çatışmalar ile genç bir kızın annesinin baskılarından kurtularak kendi kimliğini keşfetme mücadelesini anlatan, bir yandan da dünyaya günümüzden sekiz yüz sene önce yaşamış bir kedinin gözünden bakmamızı sağlayan çok boyutlu, New York’tan Konya’ya uzanan tarihi zenginliklerle dolu bir roman...



Can Aydoğmuş hayatını bazen Tayland’ın bir köyünde, bazen Kanada’da adını yalnızca iki kasaba halkının bildiği bir dağda, bazen İstanbul’daki evinin balkonunda düşünerek, okuyarak, yazarak mânâ arayışıyla geçiriyor. Bu arayış bir gün Aydoğmuş’un yolunu bu coğrafyanın en önemli âlimlerinden Mevlâna’yla kesiştiriyor.

Yazarın gençliğinde başından geçen sıkıntılı olaylar, edebiyatı kurtarıcısı ve bir yol haritası gibi görmesinin en büyük sebebi.

Mevlâna’nın Kedisi onun ilk edebi eseri değil; ancak kendi tanımıyla ‘Herkesin okuyabileceği’ ilk edebi eseri.”

yilmazparlar@yahoo.com




Salı

SKAL İstanbul Klübünden ATA'yı anma Mesajı

 SKAL İstanbul Klübünden ATA'mızı Anma Mesajı

10 Kasım 2020 ATA'mızın aramızdan ayrılışının 82.yıldönümü vesilesiyle SKAL İstanbul Klübü Başkanı Ayşe Önen üyelere ve Turizm Dünyasına ATA’mızı anma mesajı göndererek kendi kurguladığı bir video ile mesajına dahada anlam kazandırdı.

Başkan Ayşe Önen Mesajı; 

“Sevgi, minnet ve özlemle anıyoruz!*

İleriyi gören, isabetli kararlar vererek, cesaret, irade, azim, kararlılık ve güçlü sorumluluk anlayışıyla Türk Ulusuna önderlik eden ve Millî Mücadele'yi başlatan Atatürk; *“ya istiklal, ya ölüm”* diyerek ulusumuzun kaderini değiştirmiştir.

Az zamanda çok ve büyük işler yapan Ulu Önderimiz, izi silinemeyecek birçok başarıya imza atarak en büyük eserim dediği *Türkiye Cumhuriyeti*'ni kurmuştur. Yalnızca milli ve bağımsız bir devlet kurmakla kalmamış, Türk Ulusunu her alanda çağdaş medeniyetler düzeyine taşımada öncülük etmiştir.

Askeri ve siyasi başarılarının yanında, çevreye ve doğaya olan duyarlılığı, çiftçiye ve tarıma verdiği önem, bilim ve eğitime gösterdiği ihtimam, kadına ve gençliğe atfettiği değer, çocuklara duyduğu sonsuz sevgi ile insani vasıflarıyla da, sadece bize değil tüm dünyaya örnek olmuştur.

Ona duyduğumuz sevgi ve minneti, Cumhuriyetimizi tam bağımsızlık ve demokrasi ilkelerinden asla ödün vermeden yaşatarak göstermeye devam edeceğiz.



Her *10 Kasım*’da daha da derinden hissederek diyoruz ki, *sonsuza dek bizimlesin...*"

Gerçekdende, Turizm ilkelerin temelini oluşturan, Türk Turizmine ve Dünya Turizmine ilham veren, yol gösteren, Atatürk’ümüzün “ Yurtda Sulh, Cihanda Sulh ” sözleri, Turizmin ön koşuludur. Turizmin Ancak güvenli barışçıl bir ortamda mümkün olabileceğidir.

Bir ulus olarak bağımsızlığımızı güvence altına almak için savaşan milli kahramanlarımız, Başda Atamız olmak üzere hatırlanmayı kalplerde sonsuza kadar yaşamayı hak ediyorlar.

Politikacılar bu vesileyle, özgürlükleri ve özgürlüğü korumak, kitlelerin refahını arttırmak için çalışmak ve hepimizin güvenebileceği ve gurur duyabileceği büyük bir ulus inşa etmeye ve çalışmaya devam etmeliler.

Özgür bir ulusun parçası olmaktan gurur duyan bizler bugün, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 82.yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.

yilmazparlar@yahoo.com

Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu

  Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu

Pandemi Döneminde Popülaritesi Artan Arı Ürünleri 18 Kasım’da Konuşulacak!

Güvenilir Ürün Platformu ve Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Tarafından Organize Edilen Sempozyumda Arı Ürünleri Üreticileri, Akademisyenler, Bakanlık Temsilcileri ve Sektör Paydaşları Bir araya Gelecek.

Arı ürünlerinin kalite ve standardizasyonu, Türkiye’de ve dünyada arı ürünlerinde kodeks çalışmaları, sürdürülebilir arı ürünleri üretimi için yapılması gerekenler, Anadolu ürünlerinin farkı ve güncel çalışmalar, Tarım Bakanlığı’nın arıcılık ile ilgili çalışmaları ve arıcılara verilen destekler, sözleşmeli arıcılık, arı ürünlerinin sağlık beyanları ve daha birçok önemli konunun konuşulacağı sempozyum Türkiye’de bu konuda yapılan en geniş kapsamlı online etkinlik olacak. 18 Kasım’da tam gün olarak planlanan etkinlik “Kovandan Sofraya Arıcılık ve Arı Ürünleri” Sempozyumu başlığı ile gerçekleştirilecek.

Etkinlikte, özellikle son dönemde bağışıklık sistemine katkısı ile öne çıkan propolis, arı sütü, polen ve ham bal gibi arı ürünleri detaylı olarak ele alınacak.

Bağışıklığın güçlendirilmesinde önemli yer tutan arı ürünlerinde, dünya genelinde talep artarken, endemik çeşitliliğin yüksek olduğu ülkemizde de üretim her geçen gün artıyor. Başta Anadolu Propolisi olmak üzere yoğun ilgi gören arı ürünlerini dünyaya tanıtmak ve doğru bilinen yanlışları masaya yatırmak için yola çıkan STK’lar Türkiye’nin ilk online arı ürünleri sempozyumuna hazırlanıyor.

Sağlıklı beslenme ve tamamlayıcı tıp alanında yüz yıllardır kullanılan arı ürünlerinin önemi her geçen gün artarken, Dünya’nın 2. büyük arıcılık ülkesi olan Türkiye’de, arı ürünlerinin üretiminin ve ihracatının arttırılması için yapılması gerekenler de bu toplantıda konuşulacak.

BEE’O Propolis tarafından desteklenen, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) ve Güvenilir Ürün Platformu tarafından düzenlenecek sempozyumda konunun uzmanları, dünyadaki gelişmelerden sözleşmeli arıcılığa, arı ürünleri standardından Anadolu arı ürünlerinin farkına kadar birçok konuyu masaya yatıracaklar.

4 bin’e yakını endemik olmak üzere toplam 10 bin’den fazla doğal bitki çeşidi ile Propolis ve diğer arı ürünleri üretiminde dünya lideri olma yolunda ilerleyen ülkemizde webinar şeklinde ilk kez düzenlenecek olan “Kovandan Sofraya Arıcılık ve Arı Ürünleri” sempozyumu online olarak tam gün sürecek. 

Katılmak için kayıt olmak zorunlu. Kayıt için guvenilirurunplatformu@gmail.com mail adresine mail atabilir  


yilmazparlar@yahoo.com


Duvarların Ötesinde Proje sergisi

 Duvarların Ötesinde Proje sergisi

Fransız Dev Sanatcı Saype’nin devasa eserleri sergisi “Duvarların Ötesinde” proje sergisi 26 Ekim 2020 Pazartesi günü Taksim Sanat'ta sanatsever ziyaretcilerle buluştu,


Saype'ın Haziran 2019'da başlattığı küresel Duvarların Ötesinde projesinin sekizinci durağını İstanbul oluşturuyor.

Doğrudan çimlerin üzerinde devasa, geçici halka açık sanat eserler yaratmayı amaçlıyan, kömür ve tebeşirle biyolojik olarak parçalanabilir bir boya geliştiren bu özel boya ile 7 yılı aşkın bir süredir, çimlere devasa freskler yapan fikirleri, mesajları, duyguları aktaran sanatcının eserlerin bir kısmını  kapsayan sergi, 7 kasım 2020 tarihine kadar ziyarete açık olacak.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Institut français Turquie ve UPS'in desteğiyle gerçekleşen projenin Institut français Turquie iIetişim Sorumlusu Aslı Akıncı Utkan ve UPS İş Geliştirme Direktörü Benal Topuzlu ile gezdiğimiz sergide resimler altındaki mesajların her biri bir hikayeyi özetliyor. 

Kutuplaşmakta olan bir dünyada, sembolik olarak dünyanın en büyük insan zincirini yaratmayı seçen sanatçı, Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesiyle bizi yardımseverliğe ve birlikte yaşamaya davet ediyor. 



Birliği, karşılıklı yardımlaşmayı ve duvarların ötesindeki ortak çabayı simgelemek amacıyla, şehirden şehre kayan ve iç içe geçen, tokalaşmış elleri çimenlerin üzerine çiziyor.

Sergide dikkatimizi çeken, projenin ilk durağı Paris. Eyfel Kulesi'nin altındaki Champs de Mars çimlerini devralmasına izin verilen ilk sanatçı. Çimlere püskürtülen, birbirine kenetlenmiş bir dizi eller yüzlerce metrekareyi kaplıyor. 



Yere yaklaştıklarında pek bir anlam ifade etmeyen, ancak kulenin tepesinden görünen eserin yer aldığı projenin 2 ni durağı olarak Andora, sırasyla Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino. Projenin 8. adımı ise, İstanbul.

Guillaume Legros Saype lakaplı Sanatçının Haziran 2019'da başlattığı küresel “Duvarların Ötesinde” projesi dünyanın en büyük insan zincirini İstanbul'dan geçirme arzusundan doğduğunu öğreniyoruz. 



Bu anlamda, gerçek bir işbirlikçi ve çok taraflı proje söz konusu. Anıtsal eserlerinin amacı kültürler arasında köprüler döşemek olan bir ressam için, Akdeniz ve Karadeniz dünyalarının kavşak noktasındaki İstanbul kenti, hayati anlamı olan bir durak. 

İsviçre’de yaşayan Fransız sanatçının oluşturduğu evrensel halk dansının devasa elleri, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra, bu kez de Boğaz'ın Avrupa yakasına gelecek ve Asya kıyılarına ulaşmak için boğazı geçecek. Böylece şehirden şehre, kıtadan kıtaya, Batı’yla Doğu’yu sarmalayan büyük bir kardeşlik zinciri çizmeye devam edecek 

Sergi 7 Kasım 2020 Cumartesi gününden itibaren Institut français Türkiye'nin İstiklal Caddesi cephesinde sergilenecek.

yilmazparlar@yahoo.com


Roman Federasyondan Düğün

 Roman Federasyondan Düğün

Özgürlüklerine tutunmuş gibi görünen, basit şeylerden ve doğanın sağladığı güzellikle nasıl yetineceklerini bilen, birbirine sıkı sıkıya bağlı aile ve topluluk yapıları olan, güvenlik duygusu taşıyan Romanlardan olan İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç kızını evlendirdi.



Roman Düğünü söz konusu olunca eğlence, neşe, mutluluk kaçınılmaz. Bu güzel düğünün Nikah şahitliğini, Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demir Yürek ve Tarım ve Orman Bakanı Baş Danışmanı Metin Özçeri yaptı.




Romanların herkesle kaynaşmasını, Roman toplumu için yeni evlerin yapılmasını, Romanların durumunun iyileştirilmesi, Hükümet ve yerel yönetimler de Romanlarla fazla ilgilenmesini, içlerinden mimar, avukat, doktor vs.çocuklar yetiştirmek isteyen ve eğitimleri için, fakir aile çocuklarına gerekli koşulların sağlanması, çocuklarına burs verilmesi eğitim malzemelerin tedariki gibi faliyetlerine ve diğer yoğun çalışmalarıyla herkesin takdirini kazanan, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, kızı Sedef Bilgiç’i Emniyet mensubu Burak Dincel ile evlendirdi.

Nikah iki gün öncesi kına gecesi, eşi benzeri olmayan eğlence neşe içinde geçti. Orijinal Hindistan kıyafetler içinde davetliler gece saatlere kadar doyasıya eğlendiler.

Ailenin öneminin altını çizen, farklı gruplar arasında, bağları gösteren, Roman toplumunda evlilik, geleneksel olarak görücü usulü olması arzu edilir. Potansiyel Gelin-Damat çiftinin ebeveynleri, çocukları için ideal bir eş bulmaya yardımcı olmalarından kaynaklanmaktadır.

Kökleri Hindistan’a dayanan, Avrupa’da 15 milyon olarak tahmin edilen nüfuslarıyla en büyük azınlık grubu teşkil eden Romanlar, Avrupa’da hep dışlanmalarına rağmen ayakta kalmayı başardılar.

Türkiye’deki Roman nüfusu, tam bilinmemekle beraber 2 milyondan fazla olduğu, kimilerine göre 5 milyon gibi rakamlar söyleniyor. Kötü koşullarla, fakirlikle suçların yolu sık sık kesiştiği gerçeğiyle, bazıların suçlara bulaşmış durumda olmasıyla toplumu kötü olarak etiketlemektedir. İşe alınmamaktalardır. Daha iyi koşullarda  yaşamayı amaçlamaktalardır. Eğitimle kariyerli meslek sahibi isimler kazandırılmalı ve bu isimler örnek olmalıdır.



Sağlık, eğitim ve iyi koşullarda ikametgah gibi projeler için, çok fikirlerle Hükümet ve yerel yönetim kapılarını aşındıran, İstanbul Roman Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Nebahat Bilgiç, toplumundaki marjinal konumlarını çalışma, deneysel verileri kullanarak, güç farklılıklarının Romanlar ve yerleşik nüfus arasındaki sosyal ilişkileri nasıl şekillendirdiğini ve damgalanmanın Romanları zayıflatdığı gerçeğiyle iyileştirmenin aynı zamanda tüm toplumuda sağlıklı yapacağı görüşünü savunuyor.

yilmazparlar@yahoo.com

Tevfik Aytekin'in Sardalya Mevsimi adlı romanı

   Sardalya Mevsimi 

Tevfik Aytekin'in Sardalya Mevsimi adlı romanı, Büyükada Yayıncılık etiketiyle kitapseverlerle buluştu. 


Bir kadının bütün ömrü dört mevsime sığdırılacak olsaydı, o mevsim Sardalya Mevsimi olurdu. Hayat, saklı kalmış duygularımızı gizleyecek kadar uzun değil. Sardalya Mevsimi; Buket, Şoger ve Sevda üzerinden bütün kadınların hikayesidir.

Kadınların mevsimidir Sardalya Mevsimi. Senin bile umudunu yitirdiğin, önce yapraklarını döken, bir umut filizlenir diye beklerken, bütün dalları kuruyup, un ufak toprağın altına giren, eskiden suların gezdiği topraktan dahi umudunu kestiğin çatlakların arasından ha gayret bir kadın açar. 

yilmazparlar@yahoo.com



Pazar

Öğrencileri gelmeden virüs gidecek


Öğrencileri gelmeden virüs gidecek

Yüz yüze eğitimin önemseyen Kavram Eğitim Kurumları Corona’ya karşı virüssavarları devreye soktu. Öğrencilerin bulunacağı bütün mekanlar ultraviyole ışınlarla virüsten temizleyecek.

Online eğitimi yetersizliğinin ortaya çıkması üzerine pandemi döneminde yüz yüze eğitimin nasıl yapılacağına ilişkin araştırmalar hızlandı. Bu konuda ilk adımı Türkiye’nin en tecrübeli eğitim kurumlarından biri attı. Kavram Eğitim Kurumları tüm dünyada ekonomik ve sosyal hayatı alt üst eden Covid-19 salgınına karşı yüz yüze eğitimi önünü açan virüs savaları devreye soktu.










Hastalığın tırmanışını ve henüz kontrol altına alınamayan pandeminin seyrine ilişkin belirsizliği dikkate aldıklarını söyleyen Kavram Eğitim Kurumları Onursal Başkanı Bahattin Durmuş okullarda ve kurs merkezlerinde “sağlıklı ve güvenli yüz yüze eğitim formülü” için bilimsel bir adım attıklarını söyledi.

Yaklaşık 40 yıllık eğitimci olan Bahattin Durmuş, “Araştırmaları sonucunda; kapalı ortamlardaki havayı, ultraviyole ışınlarını kullanarak, Corona dahil birçok virüsten, küf, maya ve bakteri gibi zararlı mikro organizmalardan temizleyen bir sistemi uygulamaya soktuk. Uygulamanın Yeditepe Üniversitesi Biyosidal ve AR-GE Laboratuvarları’nda yapılan test raporuyla virüsleri yüzde 99,99 oranında yok ettiği kanıtlandı. UV PAK 19 adlı “hava sterilizasyon cihazını kullanarak öğrencilerimizi virüsten koruyacağız” dedi.

Durmuş, Avrupa Tıp Birliği’nin onayı doğrultusunda geliştirilen ve Sağlık Bakanlığı’ndan da onaylı hava sterilizasyon cihazının Kavram Eğitim Kurumları’nda 3 bin noktaya yerleştirileceğini açıkladı.

Temas ortamına monte edilecek

 Hastaneler, mağazalar, ulaşım araçları, asansörler, bekleme salonları, güzellik merkezleri, müzeler, sinemalar, ofisler ve benzeri ortamlarda kullanıma uygun olarak üretilen UV PAK 19 cihazı, Kavram örneğiyle diğer eğitim kurumlarına da yayılabilecek.

Online eğitim konusunda yeterli altyapıları bulunduğu halde yüz yüze eğitimin enerjisinin daha yüksek olduğunu; yeni başlayacak öğrencilerle, sınavlara hazırlanan öğrenciler açısından örgün eğitimin daha gerekli ve yararlı olduğunu vurgulayan Kavram Eğitim Kurumları Onursal Başkanı, sınıflardan laboratuvarlara, koridorlardan öğretmen odalarına, kütüphanelerden servis araçlarına kadar tüm temas ortamlarını hava temizleme cihazı UV PAK 19’la donatma kararının gerekçesini şöyle açıkladı:

“Cihazla ilgili Yeditepe Üniversitesi’nde yapılan Antiviral etkinlik deneme testlerinin raporu yüz yüze eğitime dönüş için çok heyecanlandırdı. Çünkü rapora göre UV PAK 19 hava temizleme cihazı Bovine Coronavirus dahil, test edilen virüslerin yüzde 99,99’unu etkisiz hale

getiriyor. Cihazın ayrıca, ciddi bir bağımsız denetim firması tarafından verilmiş uygunluk belgesi bulunuyor. 

Pandemi sürecinde uzak kaldığımız çocuklarımızı bu sayede yeniden okul sıralarında görmek istiyoruz. Yaşadığımız yeni normalde Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği 14 kuralı gevşetmeden, titizlikle uygulayacağız. Ancak tüm dünya ülkeleri gibi biz de bir bilinmeyenle karşı karşıyayız.

Geleceğimiz olan çocuklarımızın, öğretmenlerimizin ve diğer çalışanlarımızın sağlıklı kalmasını, eğitimdeki çıtamızı korumayı çok önemsiyoruz.  Bu nedenle ek önlemden kaçınmadık. İnanıyoruz ki Kavram ailesinin her bireyi okuluna ya da kursuna evine girip çıkar gibi güvenle gidip gelebilecek.”  

Pazartesi

Kozmetikde Arıcılık Ürünleri-BEE O propolis-Yılmaz Parlar

Kozmetikde Arıcılık Ürünleri

Bal, arı sütü, polen, arı ekmeği, propolis, balmumu gibi biyolojik olarak aktif maddeler bakımından zengin içeriğe sahip doğal ürünler olan arıcılık ürünleri, sadece gıda ilaç değil, aynı zamanda mükemmel bir kozmetik ürünüdür. 


Arıcılık, türev ürünleriyle tedavi (apiterapi) medikal sektörün ve gıda sektörün yanı sıra kozmetik sektöründe gözbebeği durumunda yaygın olarak gelişmiştir.

Türkiye'nin ilk ve tek en büyük propolis üreticisi BEE’O ürün gamını, içeriğin temeli arıcılık olan yeni cilt bakım ürünlerinleriyle zenginleştirdi.

Günümüz arıcılık ürünleri, tüm dünyada tıp endüstrisinde ve diyet beslenmesinde ve kozmetikte güçlü bir yer edinmiştir.
Arı ürünlerinin yüksek biyolojik aktivitesi, onları birçok kozmetik ürününün vazgeçilmez bir bileşeni haline getirmiştir.

“Sözleşmeli Arıcılık Modeli” ile Anadolu’nun değerli arı ürünlerinden oluşan inovatif ve katma değerli % 100 doğal karışımlar, tabletler, damlalar, sprey, shot ve şuruplar üreten, Türkiye’nin ilk ve tek yerli inovasyon ödüllü propolis üreticisi BEE’O Propolis, yeni Apicare cilt bakım ürünleri serisini tanıttı.


Zoom Basın toplantısında, BEE’O Propolis’in kurucularından, Genel Müdür Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, yeni ürünlerin sunumunu gerçekleştirdi. 


Uluslararası Bal Komisyonu üyesi, TSE Ayna komite üyesi ve Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) arı ürünleri standardı komisyonu üyesi olan Aslı Elif Tanuğur Samancı, Türkiye’de arıcılık sektörüne yaptıkları yatırımları, propolis, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal gibi değerli arı ürünlerinden ve bunların insan sağlığı ve beslenmesindeki önemini vurguladı.


BEE’O Propolisi, 2013 yılında, Ziraat yüksek mühendisi- arıcılık uzmanı Taylan Samancı ve Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte İTÜ ARI Teknokent'te KOSGEB AR-GE desteği ile kurduklarını belirten Aslı Elif Tanuğur Samancı, 2013 yılında 10 arıcı ile başladıklarını, bugün 4000 sözleşmeli üretici ile 450.000 arı kovanına ulaştıklarını belirtdi.


6.000 metrekarelik tesisleri, 160’tan fazla çalışanı ile Türkiye'nin en büyük propolis, arı sütü, arı ekmeği, polen ve ham bal üreticisi olduklarını ve 14 farklı ülkeye ihracat yaptıklarını belirten  Samancı, Anadolu propolisi bir dünya markası yapmayı hedeflediklerini açıkladı.




Tanuğur Samancı, "Şu anda ürünlerimiz, doğrudan satışın tüm avantajlarını online alışveriş keyfiyle birleştiren e-ticaret sitemiz www.beeo.com.tr'de ve Hipermarket zincirler başda olmak üzere 3.000’in üzerinde perakende satış noktasında, ayrıca BEE'O UP markasıyla 25.000 eczanede yer almaktadır.

Amerika'da ise BEE&YOU markamız  e-ticaret sitemiz uygulama ile ürünlerimize  her an, her yerde 7/24 ulaşmalarını kolaylaştıran, www.beeandyou.com üzerinden, Amazon, Wallmart, E-bay'de ve CVS eczane zincirleri ile 3.500 perakende satış noktasında ürünlerimiz satılmaktadır.” Şeklinde satış hakkında bilgileri verdi.
Güney Kore, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, İngiltere, Fransa, Avusturya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Dubai, Kıbrıs ve Suudi Arabistan gibi ülkelere de ihraçları olduğu, 7 yıllık firma oluş süreçlerinde, 33 farklı ulusal ve uluslararası ödüle layık görüldüklerini aktardı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da arı ürünleri konusunda Ar-Ge merkezi olarak tanımlandıklarını, yeni cilt bakımı serisi ürünleri geliştirmek için eczacı, kozmetolog, gıda mühendisi, biyolog ve kimyagerlerden oluşan 15 kişilik bilimsel ekip ile 2 yıl süren Ar-Ge projelerine 3.000.000 TL bütçe ayırdıklarını sözlerine ilave etdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun Tanuğur Samancı, aktif bileşen içeren benzersiz bir formüle sahip çok amaçlı ürünleri hakkında bilgilendirmede; “Türkiye’de ilk kez propolis ve mineral çinko içeren doğal mineral filtreli, kimyasal filtre içermeyen, tamamen doğal bileşenlerden oluşan, patentli cilt bakım ürünlerimizi geliştirdik. Güneş kremi çeşitleri, nemlendirici vücut losyonu ve bebek pişik kremi ürettik. Arıcılık ve arı ürünleri ile ilgili yatırımlar yapmaya, katma değerli inovatif yeni ürünler geliştirmeye devam ediyoruz.”



BEE’O Apicare Vücut Güneş Kremi


Propolis ve çinko minerali ile güneşin zararlı ışınlarına karşı doğal koruma sağlayan vücut güneş kremimiz her cilt tipine uygun olması ile öne çıkıyor. Kemiklerimiz ve cildimiz güneşten yararlanırken, zararlı UVA ve UVB ışınlarını filtre eden propolis ve mineral çinko ile fark yaratan krem, tamamen doğal formülü ile paraben ve renklendirici madde içermiyor. Ürünümüz SPF 30 koruma özelliği gösteriyor. Üründe etken madde olarak, propolis ve mineral çinkonun yanında, shea yağı ve aleo vera da bulunuyor. Bu doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye destek oluyor.’’ diye açıklamada bulundu.


BEE’O Apicare Yüz Güneş Kremi


Tanuğur; ‘‘Artık yaz kış cildimizi güneşten korumamız çok önemli. Cilt kırışıklıklarının ve lekelerinin sebebinin güneş olduğu biliniyor. Doğal içeriği ile güneş lekelerine karşı koruyucu etki sağlaması için özel olarak ürettiğimiz yüz güneş kremimiz, propolis, çinko, B5 vitamini, zeytinyağı, aloe vera ve shea yağı içeriyor ve formülünde paraben ve renklendirici bulunmuyor. Güneşin zararlı UVA ve UVB ışınlarına karşı %100 doğal koruma sağlıyor. İçeriğindeki doğal bitkisel yağlar, vitaminler ve propolis ile cildinizi güneşten korurken beslemenin en doğal yolu.’’ dedi.


BEE’O Apicare Çocuk Güneş Kremi


Tanuğur; ‘‘Çocuk güneş kremimiz, 50 SPF güneş koruma faktörü ile çocukların narin ve hassas ciltleri için gereken ekstra korumayı sağlıyor. Propolis, çinko, B5 vitamini, E vitamini ve shea yağı ile formüle ettiğimiz ürünümüz, tamamen doğal, paraben ve renklendirici içermiyor. Çocuklar için %100 doğal koruma sağlıyor. Doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye de destek oluyor. Mineral çinkonun suya dayanıklı özelliği ile ciltte sürekli bir bariyer oluşturan krem, özellikle uzun süre güneşe maruz kalan çocuklarda annelerin yeni tercihi olacak.’’ diye açıkladı.


BEE’O Apicare Güneş Sonrası Losyonu


Tanuğur, güneş sonrası losyonu ile ilgili ‘‘İçeriğindeki E vitamini, aloe vera, shea yağı ve susam yağı ile cilde anında ferahlık ve bakım sağlayan ürünümüz, tamamen doğal bileşenlerden oluşuyor, paraben ve renklendirici içermiyor. Formülünde bulunan propolis ve bitkisel yağlar ile hassas ciltler dahil her cilt yapısına uygun olan losyonumuz, cildin nem dengesini korurken, pürüzsüz ve parlak bir görünüm sağlıyor. Özellikle kuru ciltlerde görülen pullanmayı azaltarak, deri esnekliğinin geri kazanılmasına destek oluyor. Kuru veya hasar görmüş cildin görünümünü̈ de iyileştirirken, kızarıklık ve tahrişi azaltıyor.’’ dedi.


BEE’O Apibaby Pişik Kremi 


Tanuğur, bebek pişik kremi ile ilgili şunları ifade etti; ‘‘Propolis, mineral çinko, B5 vitamini, shea yağı ve jojoba yağı ile formüle edilen ürünümüz, bebeklerin hassas ve narin cildi için, çok özel bir bakım sağlıyor. Tamamen doğal bileşenlerden oluşması annelerin içini rahatlatıyor. Her bez değişiminde kullanıma uygun, kolayca sürülebilir özellikte bu ürün, renklendirici, paraben ve parfüm içermiyor. İçeriğindeki propolis ve mineral çinko ile antibakteriyel, antifungal ve antioksidan özellik göstererek pişik oluşumunu önlemeye ve ciltteki tahrişi gidermeye yardımcı oluyor. B5 Vitamini ve shea yağı ise, cildin nemlendirilmesine ve beslenmesine katkı sağlarken, cilt yüzeyindeki kızarıklara karşı da koruyucu özellik gösteriyor.” dedi.


Modern bir insanın hayatı kozmetik olmadan düşünülemez. Modern tüketici, doğal içeriklere dayalı formülasyonları tercih etmektedir. Kozmetik kavramı sadece kozmetik ürünleri değil, aynı zamanda bazı eksiklikleri gidermeye yönelik prosedürleri de cilt hastalıklarının önlenmesi, cilt yaşlanmasının önlenmesi vb. İçerir.


Bal, modern kozmetikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Cildin beslenmesini normalleştirir, kan dolaşımını ve metabolik süreçleri uyarır, hasarlı cildin yenilenmesine yardımcı olur, mikroorganizmalar dahil olmak üzere olumsuz çevresel faktörlerin etkisine karşı direnci artırır.


Lokal bağışıklığı sağlayan hücrelerin potansiyeli artırılarak cilt gençleşir ve hücre yenilenmesi hızlanır. Arı sütünün protein, yağ, çeşitli vitamin ve hormon içeren kozmetik ürünlerde kullanılması cilt hücrelerinin yaşamsal işlevlerinin iyileştirilmesine yardımcı olur.


Polen içeren kremler ve losyonlar oldukça besleyici ve antiinflamatuardır. Cildi erken yaşlanmaya karşı iyi korurlar. Arıcılık ürünleri ve kullanımları tüm insan vücudu üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir, bağışıklık sistemini güçlendirir. Arı sütü, propolis, polen, arı zehiri hemen hemen tüm bilinen vitaminleri ve birçok minerali içerir.


Arının endemik bitkilerde dahil olmak üzere çiçeklerden topladığı içerikler Cildin sıkılığını ve elastikiyetini geri kazandırmak ve yaşa bağlı değişikliklerin neden olduğu yaşlanma ile mücadele etmek için yoğun besleyici kompleks sağlar.Tazelik ve sağlık hissi verir

yilmazparlar@yahoo.com

Çarşamba

Duvar resimlerin turizmde önemi-Yılmaz Parlar

Tuvali Duvar
Duvar resimlerin turizmde önemi…

Araştırmalar; sosyal, kültürel ve turizme ekonomik faydaların yanı sıra pozitif ruh sağlığı ile duvar resimlerini olumlu olarak belirlemiştir. 


Duvar resimleri, bu özellikleri sinerjik bir şekilde eşzamanlı olarak geliştirdikleri anlamına gelen kesişimsellik ek avantajına sahiptir. 




Duvar resimleri, sanata ve yaratıcı ifadeye erişilebilirlik sunar. Sanat eseri, mekanı benzersiz, bireysel hale getirerek, tüm avantajlarını vurgular. Çok eskilere dayanan, duvarları ve tavanları boyama geleneği, Paleolitik dönemden (M.Ö.35-10 yıl) itibaren sanat eserleriyle kayaları süsleyen kültürün izlerinden sonra, mekanın duvarlarını süsleme geleneği Eski Mısır ve Sümer'den gelmiştir

.
Çok sayıda resimler ve uygulamalı sanat eserleri gelecek yüzyıllar boyunca sanatçılar için ilham kaynağı olmuştur.

Görsel estetik aracılığıyla, duvar resimleri bir kimlik, aidiyet, bağlanma, karşılama ve açıklık duygusunu teşvik eder ve topluluk kimliğini güçlendirir.

Duvar resimleri, çevreleriyle fiziksel bütünleşmeleri ve birçok estetik faydaları nedeniyle oldukça etkili araçlardır.

Duvar resimleri, kentsel ortama renk, canlılık ve karakter katarken, beton ve asfaltın ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle çelişir. 


“Resim, günlük tutmanın başka bir yolu" diyen Pablo Picasso’nun Türkiye Pablo Picasso’su Uluslararası ünlü çok yönlü dev sanatcı İsmet X Bilen, Plastik resim sanatı ile birlikde heykeltıraşlık, mozaik ve duvar resimleri sanatlarınıda beraberinde icra eden sanatcı. Son çalıştığı mekan Sultanahmet Akbıyık turistik fish restaurant. Restaurantın tipik duvarlarını, sanat eseri haline getiriyor. 




Tuval olan her duvar kendi başına bir yolculukdur.


Yerli yabancı ziyaretcilerle derin bağlar kurabilmek için sanata her zaman ihtiyaç duyulur.

Şehrin kalbindeki, turizmin göz bebeği Sultanahmet “de yapım aşamasında olan İsmet X Bilen eserine imza atma fırsatı veren sanatsal zihniyetli Akbıyık restaurant, yapılması planlanan, çevre konseptine uygun, duvarını süsleyecek mozaik için sanatcıya teklif sunması, sanata yaşam zenginliği temel değerler katmıştır. 

Hayattan bir dilim, duvar resimleri, topluluk oluşturma için bir katalizör olabilir.

“Duvarları boyamayı seviyorum, Duvar resimleri kalbime neşe getiriyor. Doğanın güzelliği bana ilham veriyor, kendimi bir halk sanatçısı olarak görüyorum ve başkalarıyla bağlantı kurmanın bir yolu olarak görüyorum.” diyen XBilen bakın samimi duygularını nasıl ifade ediyor; 

“İnsanlar benden kafaların içerisindeki resimleri istiyorlar; bende 5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmalarımın son metrekarelerini bu restaurantın yüksek duvarlarına çalıştım. 
Öyle ki; bu büyük şehrin bütün köşelerinde iç mekan duvar resimlerim var. 
Şehrin bir bölgesinden geçerken bir duvar resmi gördüm. Bu resmi kim yapmış diye merak etdim.
Benden daha güzel yapmış ve sanatda beni aşmış diye korktum.

Kim olduğumu söylemeden, kimseye belli etmeden,  yemek siparişi vererek, karşımdaki duvar resmini incelemeye koyuldum.


Resmi yapan ressamı yenemeyeceğimi anlayıp kimin yaptığını merak ederek imzasını aradım. Öyle şaşırıp kaldım ki; Kelimelere sığmaz bu şaşkınlığım…

20 yılı aşkın, önceden yaptığım bir duvar resmiydi bu…

İsmet XBilen yapmış yani…Restaurantda beni tanıyanda çıkmadı, el değiştirmiş ve mekanın sahibiyle sohbet etmeye başladım. Ressam, resmi  ne kadar güzel yapmış, dedim. Mekan sahibi  “Evet biz devraldığımızda silmeye kıyamadık. Çok güzel, yapan ressamda uçuk kaçık deli birisiymiş zaten..” Bende, gerçek sanatçılar öyle olurlar, dedim. Hesabı ödeyerek mekandan  çıkdım. Bu hadiseden sonra yürürken bu işin sarhoşluğu epey devam etdi bende. Birde bir korku düşdü içime, acaba 20 yıl önce daha mı güzel yapıyordum…”


yilmazparlar@yahoo.com


Pazar

EGD Dünya Çevre Günü’ne Özel Panel Düzenledi

EGD Dünya Çevre Günü’ne Özel Panel Düzenledi


Koronavirüs salgını çevre duyarlılığını artırdı


Düzenlediği Küresel Isınma Kurultayları ile çevre sorununu gündemden düşürmeyen ve toplumsal bilinç oluşturma konusunda önemli katkılar sunan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Zoom üzerinden düzenlediği panelde Dünya’nın geleceğini masaya yatırdı. STK temsilcileri, sanayiciler, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan çok sayıda katılımcının katkı verdiği panelin Moderatörlüğünü EGD Başkanı Celal Toprak yaparken ana konuşmacılar Teksan Jeneratör Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer ve ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer oldu. Sürdürülebilir enerji kaynakları ve döngüsel ekonomi üzerine görüşlerin paylaşıldığı buluşmada, XI. Küresel Isınma Kurultayı kitabı da tanıtıldı. 


Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile mücadele, çevre konusundaki duyarlılığı daha üst noktaya çıkardı. Bu gerçekten hareketle Ekonomi Gazetecileri Derneği,  5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde gelecekte dünyayı nelerin beklediğini Zoom üzerinden düzenlediği panel ile ele aldı. Teksan Jeneratör Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer ve ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer’in ana konuşmacı olduğu panel katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

Salgın nedeniyle tüm dünyada oluşan “yeni normal”in çevre duyarlılığı noktasında pozitif katkı sağlayacağına inandığını söyleyen Teksan Jeneratör Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer; “Salgın hepimizi korkutuyor ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı rapora göre dakikada 13 kişi hava kirliliğinden hayatını kaybediyor. Her 10 kişiden 9’u da kirli hava soluyor. Salgın nedeniyle insanlar zorunlu mola verince havanın bir miktar temizlendiğini görüyoruz. Bu noktada bireyden başlayarak şirketlere, kamu otoritelerine sorumluluklar düşüyor. Hepimizin atması gereken adımlar var.  Küresel Isınma ile mücadelede sanayiciler önemli bir rol üstleniyor. Çevreye duyarlılık marka değerinin belirlenmesinde de önemli bir kriter haline gelmiş durumda. Tüketicilerdeki bilinç düzeyi arttıkça şirketlerin üretim gamındaki enerji verimli ürünler de artıyor.  Burada en önemli noktalardan biri de ülkemizde 2018 yılında yürürlüğe giren Enerji Verimliliği Eylem Planı’na göre 2023 yılına kadar birincil elektrik tüketiminin yüzde 14 azaltılması ve böylece 30 milyar dolarlık bir tasarruf elde edilmesi planlanıyor. Yeni normal’de bu hedefe ulaşmanın çok daha kolay olacağını düşünüyoruz” dedi.




Sanayileşme, teknoloji, dijitalleşme gibi etkenlerin enerjiye olan talebi her geçen gün artırdığını vurgulayan Ebru Ata Tuncer, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Hızla artan enerji ihtiyacına karşılık kaynakları sınırlı sektörümüz açısından alternatif çözümler geliştirmek gerekiyor. Enerji olmadan sürdürülebilir bir dünyadan bahsetmek mümkün değil. Çoğumuz birkaç dakikalık elektrik kesintisine bile tahammül edemiyoruz. Bu durumda kaynaklarımız da sınırlı olduğuna göre farklı yakıtlar kullandığımız farklı ürün sistemleri geliştirmeliyiz. Son yıllarda enerjide kendine yetebilme ülkemizde gündemde olan bir konu… Güneş, rüzgar gibi doğal kaynaklardan daha fazla yararlanıldığını biliyoruz. İhtiyacımızın yaklaşık yüzde 18’lik bölümünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyoruz. Bu oranın daha da artması gerekiyor. Teksan olarak bizim de çalışmalarımızda ‘yenilenebilir enerji çözümleri’ önemli yer tutuyor. Sektörümüzde enerji verimliliği sağlayan pek çok ürünün ilk yerli üreticisi olmaktan gurur duyuyoruz. Yüzde 90’a varan enerji verimliliği sağlarken elektrik, ısıtma ve soğutma ihtiyaçlarını aynı anda karşılayan kojenerasyon ve trijenerasyon sistemlerinin de ülkemizdeki ilk yerli üreticisiyiz. Bu noktada kamu yönetiminin de enerji verimliliği noktasında önemli yasal yaptırımları olduğunu söylemek isterim. 200 yatak kapasitesinden büyük hastanelerde kojenerasyon-trijenerasyon sistemleri kullanılması zorunlu… Geleceğin teknolojisi olarak adlandırılan hibrit çözümler de enerji verimliliğinde etkin bir rol oynuyor. TÜBİTAK işbirliğiyle geliştirdiğimiz Türkiye’nin ilk hibrit jeneratörü ile dünyada bu teknolojiyi kullanabilen sayılı şirketler arasına girmeyi başardık. Hibrit jeneratörlerimiz rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına entegre çalışmaları ile yakıt tüketiminden yüzde 65’e varan tasarruf sağlıyor. Bu da daha az emisyon daha temiz çevre demek. Yine ürün gamımızda önemli bir yeri bulunan yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak biyogaz ile çalışan jeneratör setleri en çevreci elektrik üretim sistemlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Biyogaz ile çalışan jeneratör setleri, atıkların doğaya zarar vermesini önlerken enerji üretim maliyetlerini de azaltıyor. Ülkemizde çok güçlü biyogaz potansiyeli olmasına rağmen maalesef çok az sayıda tesis var.”




29 yıldır toplumda geri dönüşüm kültürünü oluşturmak için çalışmalar yürüttüklerini belirten Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) Genel Sekreteri Mete İmer ise şunları söyledi; “Koronavirüs salgını ambalajlı ürünlerin hijyen için önemini hatırlattı. Bu süreçte ambalajlı ürün kullanımımız arttı. Hijyen açısından çok da iyi oldu. Önemli olan bu ambalajları kullandıktan sonra geri dönüştürmektir. Kesinlikle bu tarz ürünleri kaynağında ayrıştırmalı ve geri dönüşüme kazandırmalıyız. Biz zaten ‘atık’ değil ‘kaynak’ diyoruz. Pandemi döneminde de belediyelerle çalışmalarımız tüm hızıyla sürdü. Bu dönemde ülkemizde de 50 bin tonun üzerinde ambalaj atığı toplanıp geri dönüşüme sevk edildi. Daha az üretimin yapıldığı buna bağlı olarak daha az emisyonun olduğu bu süreç bir nebze olsun havanın temizlenmesini sağladı. Bu geçici bir dönem ve bu iyileşmeyi nasıl kalıcı yapabiliriz konusuna odaklanmalıyız. İklim krizi ile mücadele önümüzde makro bir sorun olarak duruyor. Bundan sonrası için daha etkili önlemler almalıyız. Bu sorunu döngüsel ekonomi modeli ile aşabiliriz. AB bu konuda en iyi yolu almış durumda, bizler de döngüsel ekonomiye geçişi sanayi kuruluşları, STK’lar, belediyeler hep bir birlikte bir planlama halinde hayata geçirmeliyiz. Döngüsel ekonomi sayesinde en az kaynakla en verimli şekilde ekonomileri düzenleyebiliriz. ”



Panelin Moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, 11 yıldır düzenledikleri Küresel Isınma Kurultayları ile çevre sorunlarını gündemde tuttuklarını belirterek geçen yıl gerçekleştirilen son kurultaya destekleri için Teksan adına Ebru Ata Tuncer’e teşekkür etti. Çevre konusundaki çalışmalarından en yenisi olan “Yenilenebilir Enerjiyi Destekleme Platformu”nu kurduklarını da açıklayan Celal Toprak, en kısa zamanda çalışmalarına start vereceklerini belirtti.

Çetin Ünsalan- EGD Yönetim Kurulu Üyesi, Talip Yılmaz- Ekonomist Dergisi Haber Müdürü ,  Bülent Şen-  Enerji Verimliliği Derneği Yönetim Kurulu ve Muhasip Üyesi, Adnan Serdaroğlu- Birleşik Metal İş Genel Başkanı, Celallettin Aykanat- KETEV Başkanı, Cemal Akar- Tempo Çağrı Merkezi Ceo’su, Mehmet Reis- Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı, İsmail Çapak Askon Enerji Komitesi Başkanı, Ertuğrul Şen- İZODER Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Doğanay Tolunay- İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve EGD Küresel Isınma Kurultayı Bilim Kurulu Başkanı, Senur Biçer- Arnica Yönetim Kurulu Başkanı, Nihat Şen- Kentsel Dönüşüm Uzmanı, Bilgin Akbal- TÜSODER Enerji Komisyonu Başkanı, Habibe Tosun- PAGEV Çevre ve Atık Yönetimi Uzmanı, Elif Attepe- Güvenilir Ürün Platformu Genel Sekreteri, Şener Meral- EGD Kartepe Temsilcisi, Gonca Elibol- Yeni Asır Ekonomi Köşe Yazarı, Ahmet Aydın Akarsu- TRT - Gazeteci Köşe Yazarı, Zafer Mutlu- Teksan Pazarlama Direktörü, Mehmet Ali Doğan- Z Raporu Dergisi Muhabiri,  Serap Girgin Baykal- EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Cazibe Ulutaş- EGD Onur Kurulu Üyesi, Sevda Yılgaz- Küresel Isınma Kurultayı Komite üyesi, Esra Eren- Küresel Isınma Kurultayı Komite Üyesi,Tayfun Uçar- İlyada Yönetim Kurulu Başkanı, Gülnur Bayrak- İletişimde Yeni İş Yapış Biçimleri Yürütme Komitesi Üyesi, Hediye Boztemur- EGD Üyesi, Hilal Günay- İlyada İletişim Danışmanlık , Ayşe Sevinç- İlyada İletişim Danışmanlık, Murat Sungur- Küresel Isınma Kurultayı Komite Üyesi, Çiğdem Antlı- TÜHİD, Artin Şirinpınar- EGD Üyesi, Andaç Yakut- Daikin, Fatma Denizci- Şile Ovacık Köyü Kadın Tohum Derneği Kurucusu- Mine İzmirli- Küresel Isınma Komite Üyesi gibi  toplantıya kaatılan isimlerdi.

yilmazparlar@yahoo.com

Çarşamba

Prof. Dr. Uğur Özgöker Devlet Yardımları kitabı çıktı._Yılmaz Parlar


Devlet Yardımları


Devlet Yardımları ,Devlet Yardımları ve Dahilde İşleme Rejiminin Dış Ticaretteki Yeri ve Önemi.


"Rekabet Hukuku Ve Politikası" Uzmanı olan Prof. Dr. Uğur Özgöker Rekabet Hukukunun en önemli unsurlarından biri olan Devlet Yardımları konusunda yazdığı yeni kitabı çıktı.



1980' li yılların başında Rekabet Kanununda  yenilenmesinin görüşüldüğü TBMM  Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu' nun Başkanlığını Prof. Dr. Uğur Özgöker' in babası Yük. Müh. Nuri Özgöker yapmıştı ve Rekabetin Korunması İle Tüketicinin Korunması hususlarının Anayasaya hükmü olmasını sağlamıştı.

Covid 19 Pandemisinin ardından yaklaşık 2 aydır kapalı olan TBMM yeni normale dönüş sürecinde bu hafta yeniden açıldı. Yeniden faaliyetine başlanan TBMM' de ilk görüşülecek kanun tekiiflerinden biri "Rekabet Kanunu" olacak. Kanun TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve Teknoloji Komisyonu' nun gündeminde 1. sırada ve bu hafta Komisyonda kabul edildikten sonra TBMM Genel Kuruluna sevkedilmesi bekleniyor. Bu kapsamda. Prof. Dr. Uğur Özgöker' de 1995 te AB ile Gümrük Birliği Anlaşması müzakere edilirken Gümrüklerden ve Özelleştirme İdaresinden sorumlu Devlet Bakanının Baş Danışmanı olarak 4046 sayılı Özelliştirme Kanunu, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunların çıkartılmasında etkin görev yapmıştır. 


Kitap, 1980'den günümüze uygulanan devlet yardımlarının yani teşvikler ve devlet desteklerinin Türkiye'nin dış ticaret hacmine, dış ticaret dengesine ve genel olarak Türkiye ekonomisine olan etkilerini içermektedir. 


Paris doğumlu Özgöker  Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi.  Avrupa Topluluğu'nun Ekonomik Yapısı alanında yüksek lisans, Uluslararası İlişkiler alanında doktora yaptı. Siyasal Hayat ve Kurumlar alanında Doçent,  Uluslararası İlişkiler alanında Profesör oldu.



İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtma Müdürlüğü, Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevliliği, Avrupa Topluluğu Programı Başkan Yardımcılığı, Uluslararası Üniversiteler İlişkiler Müdürlüğü ve Avrupa Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcılığı, Gümrük Müsteşarlığı ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığından Sorumlu Devlet Bakanlığı Danışmanlığı, Rekabet Kurumu Eğitim ve Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Kadir Has Üniversitesi AB Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü ve Uluslararası İlişkiler ve Küreselleşme Yüksek Lisans Programı Başkanlığı, Girne Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı, İstanbul Arel Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı yaptı. 

Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Rektörlüğü, Hukuk Fakültesi Dekanlığı ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevlerini ifa etti. Halen Milli Savunma Üniversitesi ve İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesidir.


 yilmazparlar@yahoo.com

Cumartesi

Dünya SKAL gününde 28 Nisan 2020 SKAL İstanbul Kulübü,Turizmi Değerlendirdi-Yılmaz Parlar

SKAL İstanbul Turizmi Değerlendirdi 

100'den fazla ülkede 14.000'den fazla üyesi olan SKAL Kulüpleri, 28 Nisan Dünya SKAL gününün 86.ncı kutlaması kapsamında SKAL İstanbul Kulübü üyeleri, online toplantı gerçekleştirdi.

İstanbul Kulübü üyeleri, COVID-19 pandemi sürecinde dünya çapında kilitlenme ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle ağır darbe alan turizm sektörünü değerlendirdi.




28 Nisan 1934’de Paris’te kurulan Seyahat ve Turizm endüstrisinin tüm sektörlerinin profesyonellerini bünyesinde toplayan tek uluslararası organizasyon olan SKAL International’un stanbul kulubün otel, havayolu ve seyahat acentalarını temsilcileri, SKAL İstanbul Kulübü’nün eski başkanları,The Marmara Türkiye Otelleri COO’su Ata Eremoğlu, Emirates Havayolu Türkiye, Bulgaristan ve Romanya Müdürü Bahar Birinci ve Anadol Turizm Pazarlama ve Anlaşmalar Müdürü Patrice Lepkovsk panelde görüş bildirdiler.


SKAL İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Önen, TUROB Başkanı Müberra Eresin, SKAL Istanbul Yönetim Kurulu üyeleri Can Arınel, Selma Tatar, Mustafa Yalçın, Merve Kadıoğlu Sönmez, Meltem Tepeler ve Seyhan Ayel’in katıldığı toplantıda, Panelde pandemi sürecinde turizm sektöründe yaşananlar ile ilgili önemli bilgileri paylaştılar..

SKAL VİDEO İZLE



SKAL International Istanbul Başkanı Ayse Önen yaptığı açılış konuşmasında; “Covid-19 salgının etkisini en yoğun hissettirdiği alan  hiç şüphesiz Turizm Endüstrisi. Sektörümüzü sıfır noktasına getiren bu türbülans elbetteki dinecek umudumuzu ve inancımızı yitirmeden , müşterinin tercih ve alışkanlıklarının değişeceğini de göz önünde bulundurararak, bütün enerjimizi yeniyi inşa etmek uzerine odaklanacağız.” dedi.



“Durum 2. Dünya Savaşı sonrasındaki duruma benzetiliyor”

Ekonominin tüm dünyada durduğunu belirten Patrice Lepkovski, “Bu zor günleri yavaş yavaş sonlandırmamız gerekiyor ancak bu iş bittiğinde direkt turizme başlanması gibi bir durum söz konusu olamaz. Her şeyden önce turisti gönderecek ülkelerin sınırlarını da açmaları gerek. Böyle uzun bir travma yaşadıktan sonra insanlar seyahat etmeden önce ekonomik durumlarını düzeltmek isteyeceklerdir. Bu durum birçok insanı işsiz ve gelirsiz bıraktı.” dedi.


Emirates Türkiye Müdürü Bahar Birinci ise, “Şu an dünyanın içinde bulunduğu ekonomik durum, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki duruma benzetiliyor. IATA her hafta, hava yollarının son durumu ile ilgili bir rapor yayınlıyor. Geçen haftaki analizinde 2019 ile mukayese edildiğinde 2020’de hava yollarının gelirinin, 310 milyar $ düşeceği söyleniyor. Yurt içi uçuşlar yavaş yavaş geri gelebilir ama uluslararası daha zor olacak. Çünkü uluslararası uçuşlar tamamen iki ülkenin de sınırlarını açıp açmamasına bağlı.” Şeklinde  açıklamalarda bulundu



“Yeni normallerimiz olacak”

IATA verilerine göre dünyada toparlanma sürecinin bir seneyi bulabileceğinin öngörüldüğünü belirten Ata Eremsoy, “Mümkün olduğunca çok sayıda arkadaşımızı işte tutmaya gayret göstereceğiz. Kimseyi işsiz bırakmamak ilk hedefimiz. Bu süreçten sonra artık otelcilikte “yeni normallerimiz” olacak. Yönlendirmeler değişecek, sosyal mesafe uygulanacak, termal kameralar gelecek. Hijyen kurallarında yeni standartlar belirlenecek, bunları uygulamayan oteller tercih edilmeyecek.” Sözleriyle otellere gönderme yaptı.

Yurt dışı pazarlardan gelen verilerin de ışığında yeni dönem için gerekli hijyen sertifikasyon çalışmasının detayları için çok yoğun bir şekilde çalıştıklarını söyleyen TUROB Başkanı Müberra Eresin, “Normalleşmenin ne zaman başlayacağını ve tam anlamıyla normalleşme sürecinin ne kadar zaman alacağını tahmin edebilmek maalesef şu anda mümkün değil. Bu süreci salgının gidişatı ve kontrol altına alınması belirleyecektir. Ancak sektörümüz adına iyimser olmak zorundayız ve tüm çabalarımız iyimser tabloya göre devam ediyor. Haziran ayı ortalarından itibaren normalleşme yolunda ilk adımların geleceğini umut ediyoruz.”  Diyerek umutlu olduğunu vurguladı
Ailece seyahatlerde acentelere ihtiyaç duyulacak

Acenteler ve turizm sektöründeki online platformların durumunu değerlendiren Patrice Lepkovski, insanların değişen satın alma alışkanlıklarına dikkat çekerek, “Ailece seyahat etmek isteyenlerin acentelere daha çok ihtiyaç duyacaklarını hissdiyorum. Bu süreçte insanlar kişiye özel seyahat isteyeceklerdir.” Yeni trend belirledi

Türkiye turizmine baktığımızda en fazla Almanya ve Rusya’dan gelen turistlerin durumu göz önünde tutulduğunda İş yapma zorluğu, belirsizlik ön planda.
Almanya’nın turizm sektörüne darbesi dünya çapındaki seyahatlere karşı uyarısı 14 Haziran'a kadar uzatılması.
Dışişleri Bakanları Almanya'nın salgına karşı mücadelesinin "Kaygısız seyahat önerebileceği" bir aşamada olmadığını söylemişti. Ekonomileri bu yıl rekor düzeyde % 6,3 daralabileceği konusunda uyarmıştı.Tarihinin en kötü resesyonunu yaşayacaklarını bildirdiler.
Turizm AB'nin ekonomik çıktısının % 10'unu oluşturuyor ve 27 üye ülke şimdi hem kendi ülkelerinde hem de ötesinde kamu hareketlerine nasıl devam edileceğine karar vermek zorundalar.
Rus turistlere bakdığımızda; İtalya, Türkiye ve Çin Rusya'nın en popüler üç turistik bölgesi.
Rus Tur Operatörleri Birliği hükümete verdiği açık mektup, Tur satışlarının kısıtlanması ve halihazırda satılan turlar için para iade etme ihtiyacı nedeniyle zarar gören Rusya'daki turizm endüstrisinin istikrarına yönelik içeriyordu.

TÜRSAB Başkanı Firuz B. Bağlıkaya, Rusya’ya ve ülkemizde görev yapan 101 ülkenin büyükelçi ve başkonsolosları ile Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), Dünya Ticaret ve Turizm Konseyi (WTTC), Avrupa Tur Operatörleri ve Seyahat Acentaları Birliği (ECTAA) ve diğer yabancı seyahat acentaları birliklerine pandemi süreci ve sonrasına birlik, beraberlik ve temennileri içeren mektup göndermişti.

Birleşmiş Milletlere göre Turizm için zor zamanlar, ancak BM seyahat organizasyonu tatil trafiğinin geri döneceğini tahmin ediyor
BM kurumlarıyla işbirliği yapan Dünya Seyahat Örgütü'nün ( UNWTO ) görüşü Turizm COVID-19 tarafından durma noktasına gelmiş olabilir, ancak küresel GSYİH'nın yüzde 10'unu oluşturan sektör, pandemi ortaya çıktıktan sonra küresel ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmaya yardımcı olacak benzersiz bir konumda bulunuyor. Sürdürülebilir ekonomik büyüme alanlarında kaydedilen ilerlemeler geri alınabilir.”

UNWTO turizm endüstrisi ve sektörün daha geniş toparlanma planlarına ve eylemlerine dahil edilmesi için finansal ve politik destek çağrısında bulunuyor.

yilmazparlar@yahoo.com